Reklamı Kapat
Anasayfa > Makaleler > Sanat mı Zanaat mı?
Sanat mı Zanaat mı?
20.11.2017 12:52

Bir önceki yazımda ipucunu vermiştim. Sinemada, televizyonda, reklam ve tanıtım alanında ajanslarda hizmet verenlerin “üretim yapanlar ve üretimin yayılmasını sağlayanlar" diye kategorize edilmesi gerekir. Üretimi yapanlar işin SANAT kısmında; üretimin yayılmasını sağlayanlar da işin ZANAAT kısmına ait iş erbablarıdır. Ben böyle düşünür böyle derim, diye kalem oynatmıştım. 

Yaptığımız ne iştir? Sanat mıdır, zanaat mıdır? 

Bir işin sanat ya da zanaat olduğu ayırımını nasıl yapacağız? Literatürü şöyle bir tarayınca bu konunun uzun zamandır tartışıldığını fark ettim. Üniversite eğitimlerinde bu ayırım üzerine pek fazla yer verilmese de gerek dergi ve gazetelerde gerekse kitaplarda duruma epeyce değinilmiş. 

Öncelikli olarak sözlük anlamlarını taradım. Yazının sonunda bunları okuyabilirsiniz. Gördüm ki sanat ve zanaat temel olarak birbirine çok yakın iki tanımlama. İngilizcedeki Art ve Craft kelimeleri gibi insana ait üretimlere verilen ayırıcı ifadeler. Hem sanat hem de zanaat beceri, ustalık ve bilgi gerektiriyor. Belli bir temel eğitime ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Diğerlerinden farklı nitelikte bir üretim ortaya konmuş olması da ayraçlardan birisi. 

İnsanın yaptığı özel üretimleri tanımlayan sanat ve zanaat arasındaki sınırları belirleyici çizgiler neler peki?  Ürün tek örnek değil de seri üretim ise zanaat sıfatını en başa yerleştiriyoruz. Hele bir de üretimin ilk hedefi para kazanmak ise sıfat yerine yapışıyor. Ama bütün bunları yaparken formülün içine duygu katıyorsak zanaat birden sanata dönüşüveriyor. Her iki mesleğin erbabı becerileri sonucunda ortaya koydukları ürünler dolayısıyla toplumda değer görüyor.  

Bizim televizyonculuk mesleğinin içindeki iş tanımlarını da bu başlıklar ile süzdüğümüzde durumu net olarak ortaya koyabiliyoruz. 

Mesleğimi “televizyon yönetmeni” olarak boşuna yazmıyorum. Yönetmenlik sinemada, televizyonda, reklam ve tanıtım dünyasında farklı şekillerde, farklı bilgiler ve deneyimler ile icra edilir. Ben size sunduğum düşüncelerimi, deneyimlerimi televizyon yönetmenliği çerçevesinden bakarak yazmaya çalışıyorum.

Televizyon fabrikasından üretilen yayınların bir kısmına sanat, bir kısmına zanaat olarak isim koyarken, bir kısmının da iki eylemin harmanlanarak hazırlandıklarını söylemek doğru olacaktır.

Kameraman kamerasını objeye yöneltip cihazı çalıştırdığında zanaatini konuşturur. Ama objeyi veya olayı görüntülerken işin içine duygularını, göz zevkini, ruhunu katarsa, standart olandan farklı resimler ve hareketler ortaya koyarsa sanat yapmaya başlar. 

Odanızın tavanında bulunan ışıkları açınca da bir aydınlık oluşturursunuz. Ama ortamı ve objeyi, izleyende değişik duygular oluşturacak şekilde aydınlatırsanız işin içine sanat kremasını katmış olursunuz.

Televizyon üretiminde sanat kavramını değdiremeyeceğiniz bazı mekanik eylemler de vardır. Örneğin daha önceden hazırlanmış bir görsel malzemeyi yayına okuyan cihazı kullanan operatör, yayın sinyalinin stüdyodan evimize ulaşana kadar kat edeceği yolda görev yapan sistem teknisyenleri işlerine sanatı katamazlar. Ama zanaatlerini konuştururlar.

Yönetmenlik işinde de bazen sanat bazen zanaat yaparız. Bir haber bülteni yönetmenliğinde zanaat yaparsınız. Bilginizi, deneyiminizi haber sunumunu en kaliteli ve iyi bir şekilde, aksaklıklara yer vermeden izleyicinin televizyonuna aktarmaya çalışırsınız. Bir açık oturumu çekerken de yaptığınız zanaattir. Sabah kuşak programında işinizi sistem mühendisliği titizliğinde yaparak zanaatinizi icra ederken; programın bir yerinde konuk sanatçının şarkısını çekerken sanat dokunuşlarınızı eklersiniz. 

Eğer yaptığınız işin içine bilgi ve becerinizden, deneyiminizden farklı olarak duygularınızı, ruhunuzu katarsanız o zaman sanat kavramı devreye girer.    

Sezen Aksu bir süre önce, televizyonların vazgeçilmez malzemesi dizilerin sanatsal yapımlar olmadığı yönünde açıklamalar yapmıştı. Buradaki ölçüsü dizilerin ekonomik kaygılarla ve sadece para kazanılmak üzere yapılmış çalışmalar olduğuna inancıydı.

Camiadan konuyla ilgili hem onaylama hem de eleştiri geldi Sezen Aksu’nun değerlendirmelerine. Kimisi “çok doğru bir tespitte bulunmuş, televizyon dizilerinin sanatla yakından uzaktan hiçbir ilgisi yoktur” derken, kimisi “‘Beni Kategorize Etme adlı şarkıyı söyledi. Bu şarkıyı söyleye söyleye bize genelleme yaparak insanları, yapılanları kategorize etmemeyi öğretti. Sezen Hanım’ın dizileri kategorize etmesine bir anlam veremedim” diyerek düşüncesini açıklamış. “Öyle diziler var ki benim diyen filmlerden daha fazla sanatsal öğeler içeriyordur. TELEVİZYON dizilerinin sanat olmadığını söylemek biraz acımasız bir yaklaşım. Sinema filmlerinin tamamının sanatsal içeriğe sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?” şeklinde sözler söylenmiş.

Sanat ve zanaat içerdikleri eylem olarak farklı olmakla birlikte, bazen birbirine dönüsebilmektedir. Tanımı sadece para kazanmak ile sınırlarsak, kumar borçlarını ödemek için seri halde kitaplar yazan Dostoyevski’nin bir zanaatkar olduğunu iddia edebiliriz. O kitaplar ki bütün dünya edebiyatının temel taşları olarak karşımıza çıkıyor.

Aslında bu tartışma, zanaatkarlardan değil sanatkarlardan bir serzeniş olarak ortaya çıkıyor. İşgücü değerlendirmesinde sanatçıların ruhlarını, varlıklarını, duygularını ortaya sererek yaptıkları işi, zanaatkarlık olarak değerlendirip (hatta zanaatkarlıktan da öte market reyon çalışanı sıfatına sokup) gerek maddi  gerekse manevi karşılıklarını bu algıyla ödemeye çalışan işverenler, tüketiciler yüzünden su yüzüne çıkan bir tepki bu.

Televizyon ekranı karşısına geçip bir belgesele takılırken, dizi ya da kuşak programı veya bir müzik programı izlerken, izlencenin üzerinizdeki etkisi sıradan ise ürüne yaklaşımınız başka olur, izlencenin üzerinizdeki etkisi hayranlık uyandırıyorsa duygularınız ve düşünceleriniz farklı olur. İşte bu fark işin içindeki SANAT lezzetinin farkıdır.

Sinemanın yedinci sanat olduğu fikriyatı iletişim bölümlerinde ders olarak okutulurken, konu televizyon ürünlerine gelince ortaya kıyaslamalar, kategorize etmeler çıkıyor. Sezen Aksu’nun “beni kategorize etme” özlü sözünü dile getirerek durumu tatlıya bağlamaya çalışanlar da oluyor elbette. 

Şu noktayı ifade ederek konuyu bağlayalım: Gerek zanaat ve gerekse sanat olarak tanımlansın, televizyon yayıncılığı toplumda yapılagelen bütün işlerden daha farklı, daha özel, daha niteliklidir. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, çayınızı alıp da oturma odanızdaki televizyonun karşısına geçtiğini her an, her saat o ekranın arkasında çalışan yüzlerce kişi olduğunu unutmayın. O insanlar bayram, seyran, haftasonu, yılbaşı, resmi tatil, cenaze, düğün demeden orada hizmet vermektedir. Televizyonunuza gelen resim sinyalinde pek çok insanın ömründen ömür bulunmaktadır.

Zanaat: (TDK) 1. İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat.     2. El ustalığı isteyen işler

Zanaat, sermayeden çok nitelikli emeğe dayalı; öğrenimin yanı sıra el becerisi ve ustalık gerektiren meslek. Bu tür mesleklerin erbâbına zanaatkar denir. Marangozluk, ayakkabıcılık, kuyumculuk (seri olarak takı üreten), kumaş boyama, çömlekçilik, berberlik, bakırcılık gibi mesleklerin hepsi birer zanaattir. Bir kimsenin zanaatkâr olması için el becerisi gerektiren bir malı veya hizmeti sadece satması değil, aynı zamanda üretmesi de gerekir.

Sanat bir kişinin duyguları ile becerisini birleştirip ortaya yeni bir ürün çıkarmasıdır. Zanaat ise ustalık gerektiren bir maddenin, bu işin eğitimini almış kişiler tarafından yapılmasıdır.

Zanaat isim (zana:at) Arapça ṣināʿat  SINAAT:  San›at, mahâret, ustalık. Maddi bir gelir gütmeden bir ürünün ortaya çıkması sanattır. Fakat maddi bir getiri için ürünün ortaya çıkması ise zanaatkarlıktır. Eşi benzeri olmayan ile seri üretim arasındaki basitçe ayrımdır. İşlevsel bir amaç gözetmeksizin eşsizliğini koruyarak elde edilen bir üretimi sanat kavramı içersinde alabiliriz. 

Craft- Zanaat, sanat, gemi, uçak, beceri, hüner, ustalık, usta işi ; Art- Sanat, beceri, ustalık, hüner, yaratıcılık, bilim dalı

Sanat (isim) (Ar.) 1. bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü. 2. bu yöntemlerle ortaya konulan üstün yaratıcılık. 3. belli bir uygarlığın, belli bir dönemin anlayış ve beğeni ölçülerine uygun yaratılmış anlatım. “Türk sanatı, antik sanat”  4. bir şeyi yapmakta gösterilen ustalık. “Konuşma sanatını bilmiyoruz” 5. bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü. “Öğretmenlik sanatı” 

Sanat İnsanoğlunun iç ve dış dünyasının etkisinde kalarak oluşturduğu duyulara yönelik beğenisel ve güzelduyusal (estetik) yönleri, yararlı yönlerinden daha çok olan nesne ya da onun bir bölümü. 

YAZAR HAKKINDA
Teoman Kozan
Televizyon Yönetmeni | teomankozan@gmail.com