Seslendirme ve dublaj özetle, herhangi bir yazılı metne, şiire, romana, makaleye, habere ya da karaktere sesle hayat vermek demektir. Seslendirme ve dublaj sanatını icra eden kişiye ise, seslendirme ve dublaj sanatçısı (mikrofon oyuncusu) denir.
Konuyu ele alırken “Seslendirme Sanatı İcracısı” ve “Dublaj Sanatı İcracısı” olarak ayırmak faydalı olabilir. Seslendirme ve dublaj aslında ortak özellikleri olmasına rağmen birbirinden oldukça farklılık gösterir.
Mikrofon Oyunculuğu ve Dublaj
Bilindiği üzere seslendirme ve dublaj başlı başına zor bir sanattır. Bu sanatı icra etmek sadece o dili konuşmakla yapılabilecek bir iş değildir. Bir seslendirme ve dublaj projesine ses verirken, konuşulan ana dili herhangi bir ağız veya şive yapmadan, doğru bir diksiyon-artikülasyon ve doğru tonlamalarla birlikte kullanabilmek, kelimelerdeki duyguları samimiyetle dinleyici kesime aktarabilmektir esas olan. Bütün bu anlatılanlara hâkim olmak için de seslendirme sanatı alanında ciddi bir çalışma yapmak ve uğraş vermek gereklidir.
Eğer kullandığınız dilde yeterli değilseniz, kendinizi geliştirebilirsiniz. Beynin, doğduğu andan itibaren, doğru veya yanlış olarak duyduğu tüm sesleri hafızasına atması ve konuşma süreci başladıktan sonra da kelimeleri duyduğu yanlış telaffuzları ile kullanmasından kaynaklanan sorunu ortadan kaldırmak ve beyindeki yanlış kullanılan kelime hafızasını silip, doğrularını yerleştirebilmek için temel eğitimlerden geçtikten sonra -diksiyon eğitimi gibi-, üzerine ciddi çalışmalar yapılarak doğru kullanımın akıcı bir hale gelmesi sağlanabilir. Bu işin üzerine düşmek ve ciddi anlamda pratik yapmak önemlidir, çünkü dil kasları alıştığı şekilde hareket etme eğilimindedir ve bu alışkanlıktan kurtarmak da doğru kullanımdaki kas hareketlerini öğreterek mümkün olur. O sebeple eskiden kalma dil alışkanlığı ancak yenisi ile düzeltilebilir diyebiliriz.
Bütün bu anlatılanlar doğru şekilde yapılabildiğinde, konuşmayla birlikte karşı tarafa geçirilmek istenen duygular, samimi bir şekilde yansıtılabilir. Çünkü temel olarak; bir konuşma metninin, karşı tarafa hissettirmesi gereken duyguyu doğru aktarabilmek için, yukarıda anlatılan becerilere sahip olunması gerekir. Samimiyeti hâkim kılmak için ise; seslendirme ve dublaj sanatçısının, metnin anlattığı oyuna uygun bir karakteri canlandırabilmesi gerekir. Yani oyunculuk yeteneğini kullanabilmelidir.
Seslendirme ve Dublaj Sanatı
Dublaj ve seslendirmede, sanatçıların yaptığı iş bir görüntüye konuşmak olarak bilinir ve bu sebeple her ne kadar sanki aynı gibi anlaşılsa da aslında birbirinden farklılık gösterir. Bu farklılık konuşacakları proje içeriğine göre ayrıştırılır.
Seslendirme; Kamera dışı veya sahne dışı yorum olarak da bilinir. Bir sesin karakter olarak karşılığı olmadan, radyoda, televizyon yapımında, film yapımında, tiyatroda kullanıldığı bir yapım tekniğidir. Bugün hayatımızın birçok anında maruz kaldığımız seslendirme çalışmalarına örnek verecek olursak, öncelikle sesli ve görsel yayın mecralarındaki reklamlardan bahsedebiliriz. Reklamlara konu olan marka, ürün veya hizmet hakkındaki reklam metinlerini okuyarak müşterisine kampanya duyurusu yapan veya yenilikler hakkında bilgi veren sesler, seslendirme yapmaktadır. Bu reklamlarda konuşan kişinin herhangi bir karakter karşılığı bulunmaz, sadece sesleri duyulur. Ya da metrolarda yapılan durak anonsları, müşteri hizmetlerinde kullanılan santral anonsları da sürekli hayatımızda olan seslendirme çalışmalarına güzel birer örnektir.
Dublaj; daha önce başka bir dilde konuşulmuş olan karakterler için yeniden yerel dil ile konuşma tekniği ya da kimi zaman Türkçe seslendirilmiş fakat beğenilmemiş bir karaktere yeniden ses verme tekniğidir. Dublajlama yapılırken yabancı yapımlarda dil farkından dolayı tam bir eşitleme olamasa da Türkçe dublaj yapılırken dudak senkronizasyonunu tutturmak çok önemlidir.
Bunlar haricindeki diğer farklara değinecek olursak; dublajda ekrandaki karakterin oyununu birebir yapabilmek için tiyatral yetenekler ön plana çıkarken, seslendirmede tiyatrallik, doğru tonlama ve vurgu, karakteristik sesler bir bütün olarak ön planda olmalıdır. Çünkü hiç bir görüntü veya ses olmadan metnin duygusunu dinleyiciye hissettirebilmek kolay değildir. O sebeple seslendirmeyi yalnızca seslendirme sanatçıları yapabilirken, dublajı hem dublaj sanatçıları, hem de seslendirme sanatçıları rahatlıkla yapabilir.
Türkiye’de Dublajı Yapılan İlk Türk Filmi
Türkiye’de dublajı yapılan ilk Türk filmi, 1960 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından çekilen “Bir Millet Uyanıyor” filmidir. Türkiye, seslendirme ve dublaj konusunda dünyada başarılı olmuş bir ülkedir. Seslendirme ve dublaj konusunda yeteneğini kanıtlamış, bu işi en güzel şekilde icra eden sayısız sanatçıya sahiptir. Özellikle birçok dizide ve filmde oynayan dünyaca ünlü olmuş yıldızlara seslerini veren, sesleri adeta onlarla özdeşleşen, ses olarak çok iyi tanıdığımız ve bildiğimiz seslendirme ve dublaj sanatı icracılarımız mevcuttur.
Son yıllarda dizi, film, belgesel, animasyon sayılarının çoğalması ile birlikte Türkiye’de de seslendirme ve dublaj sanatını icra etmek isteyen adayların sayısı artmıştır. Çeşitli kurslarla, özel derslerle bu sektöre inanılmaz sayıda istekli bireyler yetişmekte ve her geçen gün sayıları artmaktadır. Ancak seslendirme ve dublaj sanatını en iyi şekilde icra edebilmek, kendini sektörde kanıtlamak, tercih edilen, aranan bir ses olabilmek için çok çalışmak ve gelişmek gerekmektedir. Sürekli okumak, araştırmak, ses, nefes egzersizleri yapmak, bol bol pratik yapmak çok önemlidir.
Seslendirme ve dublaj sanatı icracısı olmak isteyen adaylar önlerinde uzun bir yol olduğunu, çok çalışacaklarını, yorulacaklarını göze alarak bu yola çıkmaları gerektiğini iyi bilmelidirler.
Fotoğraflar © Birol Berber - BiberSA Prodüksiyon