The Workshop’un True North belgeseli, Everest dağım zirvesine çıkan ilk kanser hastası Sean Swarner’ın ilham verici öyküsünü anlatıyor. Cesaret verici umut mesajını yaymak için tırmanmaya devam ettiği 5 yıl boyunca, iki kez kanseri atlatan ve tek akciğeri çalışan Swarner, yedi kıtadaki en yüksek dağlara tırmanarak ünlü ve zorlu Yedi Zirveler (Seven Summits) grubunu tamamladı.
Swarner’ın hastalıklarla mücadelesi, 13 yaşında lenf kanseri (Hodgkin's lymphoma) teşhisiyle iki ay ömrü kaldığı söylendiğinde başladı. 10 ayda oldukça iyileşti ama 2 yıl sonra Askin tümörü tespit edilerek iki hafta ömür biçildi. Swarner yine direndi ve kurtuldu.
Zorlukları aşan Swarner için Yedi Zirveler yetmedi. Kuzey ve Güney Kutuplarını da fethedip Explorers Grand Slam adlı Yedi Zirveler ve Kutupları içeren rotayı tamamlamaya karar verdi. Swarner Kuzey Kutbu’na kanser hastası 2000 kişi adına bir bayrak diktikten sonra, Güney Kutbu’na da giderek bu seçkin kulübün resmi bir üyesi haline geldi.
True North belgeseli yapımcı ve Yönetmeni Tom Caamano ile Görüntü Yönetmeni Igor Kropotov bu inanılmaz başarıyı belgelemek için ana kamera olarak Sony FS5’i seçti. -40 santigrat derece sıcaklıklar görülen dokuz günlük yolculuk boyunca ikili Sony FS5’in bu çekim için doğru kamera olduğuna karar verdiler. Kameraman Corbin Johnson’ın da dahil olduğu Kuzey Kutbu ekibi, fotoğraf çekmek için bir Sony α7S kullandı. Tüm kameralarla uzun telefoto çekimlerinde Sony 18-105mm zoom lens, çok geniş açılarda 11-18mm lens kullandı.
Ekip yolculukta donanımını oldukça sınırlı tuttu; Sony FS5, iki adet α7S lls, 10 ek pil, iki lens ve 10 küsur 128GB Sony SD kart. Ekip dokuz gün boyunca kendi kendine yetmek ve sabit sürücü, dizüstü bilgisayar taşımamak için kayıt ortamı ve pillerinin yetmesini garantilemek için HD çözünürlükte çekim yaptılar.
Kropotov kameranın nötr yoğunluklu filtrelerini beğendi: “Kuzey Kutbu’nda hava 24 saat güneşli ve ışığı yansıtan beyaz kar çok parlak olduğu için ISO genellikle düşüktü ve alan derinliği katmak için ND fitreler kullandık, sonuç çok başarılı oldu.”
Her zorlu ortam çekimi gibi ekip birçok bilinmeyenle yüz yüze idi. FS5’in karşı karşıya olduğu zorluk, 24 saat güneş ışığı altında ve kör edici bembeyaz kar kaplı düz arazi üzerinde doğal ve gerçekçi bir görüntü üretebilmekti.
Kropotov aşırı sıcaklıklar nedeniyle bazı sorunlar yaşadı; bir buzlukta kamera taşıyıp gerektiğinde aniden çekim yapmaya benziyordu. Görüntüdeki yavaşlama ve LCD monitörün sıvı kristallerinin aşırı soğukta donabilmesi, diğer sorunlar oldu.
KJropotov yedek pilleri sıcak tutmanın yolunu, gece uyku tulumunda, gün boyu göğüs cebinde tutup beden ısısıyla çalışabilir halde tutmak olarak keşfetti. Aksi halde günün sonunda birer buz küpüne dönüşeceklerdi. Ekip ayrıca yüzlerini, kirpiklerini ve hatta kamerayı dondurup özen gösterilmezse butonları ve lensleri buğulandıracak nem yoğunlaşması ile de uğraşmak zorunda kaldı.
Kropotov kutup koşullarında çadırdan ayrılmadan önce kamerayı istediği ayarlara getirmenin önemini de kavradı. Koşullar nedeniyle çalışırken ayarları değiştirmek pek mümkün değildi.
Kropotov tamamen Sony kameralar kullanmayı avantajlı buluyor: “Her şeyin Sony ailesinden olmasını istedik, çünkü aynı sistemi kullanmamıza imkan verdi. Lensler ve diğer aksesuarlar değiştirilebilirdi ve görüntülerimiz ile fotoğraflarımız harikaydı. FS5 ile çekim yaparken elimin altında bir α7S II bulundurdum. Alpa kameraların avantajı, hızla çekim yapıp kaliteli sonuçlar elde etmek. İkinci kamera olarak onu seçmemizin diğer bir nedeni, kablosuz ve az butonlu, bütünleşik bir sistem olarak arıza olasılığının düşüklüğü idi.”