Dünya olarak oldukça zor günlerden geçtiğimiz bir gerçek. Görünmeyen bir virüse karşı savaşma zorunluluğu beraberinde uygulama konusunda oldukça zorlandığımız “izolasyon” kelimesini hayatımızın bir gerçeği haline getirdi. “Sosyal izolasyon” ise bir pandemiye karşı belki de ilk kez duyduğumuz bir terim olarak, biz insanoğlunu zorlamaya devam ediyor. Covid-19 virüsüne karşı kendimizi izole etmeyi deniyor, üreten ve çalışan bireyler olarak elimizden daha fazlasının gelmediği anlarda ise “sosyal mesafe” kurallarını uygulamaya çalışıyoruz.
Covid-19 pandemisi hayatımızı bu kurallar çerçevesinde sürdürmemizi zorunlu kılsa da, izole ortamlarda çalışma senaryosuna hazırlıksız yakalandığımız da yadsınamaz bir gerçek. Birçok sektör üretim ve hizmeti durdurup ya da asgari seviyeye indirirken, bazı sektörlerde firmalar kepenk dahi kapattı. Hizmet ve satış sektörleri uzaktan çalışma yöntemine adapte olmayı deneye dursun, uzmanlar ve siyasiler yeni dünya düzeninden bahsederek artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyor. Yeni düzenin insanlığı alışmaya zorlayacağı en büyük fark da uzaktan çalışabilme yetisi olacak gibi gözüküyor.
Buraya kadar yazdıklarım zaten çoğu insanın bildiği konular. Gelelim bizim sektörü ilgilendiren kısmına… TV-yayıncılık sektörü bizlere güncel haberleri, uzman görüşlerini, sahadaki yeni gelişmeleri en doğru ve hızlı şekilde aktarmak için oldukça yoğun çalışıyor. Bunu medya içeriklerinin tüketicisi olan izleyici bazen fark etmese de, ekranın bir de görünmeyen yüzü var. Ekran arkasında yayınları kitlelere ulaştırmak için mesai yapan, reji ortamında çalışan basın emekçileri ne kadar izole olabiliyor? Yayıncı kuruluşların reji ortamında çalışan personeli korumak için çeşitli önlemler aldığını biliyoruz. Ancak TV-yayıncılık sektörünün de her sektör gibi bu global krize teknik olarak hazırlıksız yakalandığı da bir gerçek.
Rejiler yapısı gereği insanların yakın temasta çalıştığı ortamlar. Bu süreç geleneksel TV yayıncılığının başladığı günlerden bu yana böyle. İzleyicilerin TV karşısında her zamankinden fazla vakit geçirdiği, haber alma ihtiyacının en üst düzeye ulaştığı şu günlerde, sokağa çıkma yasağına rağmen medya sektörü çalışanlarının bazıları “sosyal mesafe” kuralını uygulayamadan çalışmak zorunda kalıyor.
Bizler yayıncılık üzerine kafa yoran mühendisler olarak, teknik altyapımızı geçmişten günümüze gelen geleneksel yayıncılık sistemlerine bağlı kalarak dizayn ediyor, yerel ya da dünya standartlarına göre yayın yapabilme kabiliyeti bulunan rejiler ve sistemler kuruyoruz. Son teknolojileri kullanmaya devam ederken, değişen medya düzenine ayak uydurma gerekliliği de özellikle son günlerde bir kez daha önemini hatırlatıyor.
TV-yayıncılık sektöründe alanında uzman personel en temel güç. Bu kriz sürecinde insan gücünden bağımsız çalışıyor olsa idik, çok daha efektif çözümler üretmemiz mümkün olabilirdi. Yeni medya düzeninin bir parçası olan Youtube gibi platformlar etkisini giderek artırırken, herkese canlı yayın içeriklerini evinden kitlelere ulaştırma şansı tanıyor. Video sistemleri üreten firmalar da bu alandaki yeni çözümlerini tüketiciye sunuyor.
Ancak son gelişmelerin ardından, milyonlarca dolar yatırım yapılan, kamuoyuna hesap verebilirlik ve şeffaflık açısından hala en güvenilir mecralardan olan televizyon istasyonları için de sosyal izolasyonu ifade eden “uzaktan reji” devrimini içten içe dile getirir olduk. Hatta bazı birimlerimizi uzak noktalara taşımayı başardık. Biz profesyoneller elimizdeki teknolojik imkanlar ve mühendislik tecrübemizle bu devrimi mümkün kılmaya çalışıyoruz. Eğer ekran arkasında çalışanların uzaktan, güvenilir ve kontrollü bir ortamda işlerini yapmasına olanak tanırsak, yakın gelecekte medya sektörü için gerekli olan güvenli ve izole ortamı sağlamak hiç de imkansız değil. Belki de bu kriz sürecinin aşılmasının ardından izole edilmiş birimlerde yapısal reji mimarisi uygulanmaya başlanacak. Bunu zaman ile birlikte bizlerin geleneksel yöntemlerden vazgeçebilme hızımız belirleyecek.
Tekrar ana konumuza dönüp, kendisi ve etkilerinin ne zaman son bulacağını bilmediğimiz bu salgın karşısında rejilerimizi nasıl izole edeceğimize yoğunlaşalım. Normal şartlarda mimari olarak reji birimlerinin ayrılması ya da farklı birimlere sistem kaydırması yapma yoluyla reji personeli izole edilebilir. Ancak buna rağmen reji personeli evinden çalışmak ister ya da buna mecbur kalırsa?
Bu bölümden sonra yazacaklarım kimilerine ütopik gelecek olsa da, gerçek hiç de öyle değil. Günümüzde internet sağlayıcılarının kişisel kullanıcılara yeterli kalitede internet bağlantısı sunamadığını göz önüne alırsak, “uzaktan reji” fikrinin hedeflediğimiz profesyonel yayıncılık standartları altında çalışmayacağını fark etmek de gayet kolay.
ANCAK!
Bu sistem kurgusunu belirli pilot bölgelerde, özel hat devreleri ile gerçekleştirebileceğimizi ve bu kapsamda ileriye dönük bir altyapı oluşturabileceğimizi de belirtmek isterim. Kısacası, yayıncılık sektörünü bekleyen uzun vadeli yeni bir krize hazırlıksız yakalanmak zorunda değilsiniz.
TV-yayıncılık sistemlerinde neredeyse tüm ürünler kontrol için gerekli data iletimini TCP/IP protokolü üzerinden gerçekleştiriyor. Hatta birçok marka bize ürünlerini “softpanel” dediğimiz donanıma gerek bırakmaksızın, bilgisayar arayüzü üzerinden kontrol etme imkanı tanıyor. Bugün belirli yayıncılık standartlarını taşıyan hemen hemen tüm üreticilerin ürün çözümleri TCP/IP protokolü üzerinden kontrol edilebiliyor. Yayıncılık sistemlerini oluşturan zincirin halkalarını bir araya getirdiğimiz, robot kamera kontrol panelleri, kamera kontrol sistemleri, anahtarlayıcı, yönlendirici hatta ses mikserleri dahil konvansiyonel ürünlerin hepsi uzaktan yönetilmeye olanak tanıyor.
IP robot kontrol sistemleri
Biraz da otomasyon sistemlerinden bahsedelim. Sunucuların kontrolü ise hepimizin elinin altında olan programlar ile yapılabiliyor. Ancak, mükemmeli hedefleyen ve hata lüksü olmayan profesyonel TV istasyonları söz konusu olunca, rejinin ekip olarak çalışma gerekliliği ortaya çıkıyor. Zira, geleneksel yöntem dışındaki çalışma şekilleri gecikme, donma ve senkron sorunları nedeniyle mükemmeli imkansız hale getiriyor.
Otomasyon sistemlerinin neredeyse tamamı server/client mimarisinde çalışıyor. Bu mimari de lokalde olduğu gibi, uzak uçta da sanallaştırılmış özel ağ (VPN) sayesinde otomasyon sistemlerinin çalışma prensibince düşük bant genişlikleri ile işlem yapıyor. Server/client mimarisi ile çalışmayan sistemler için çeşitli üreticilerin TCP/IP protokolünü kullanan donanımsal KVM (Klavye-Video-Mouse) çözümleri mevcut. Uzak uçtaki kişi bir konsol ile sunucuya doğrudan erişim sağlayabiliyor. Bu gelişmeler ışığında, lokal KVM uzatıcılar yerine yakın gelecekte TCP/IP destekleyen KVM’lerin tercih edilen ürünler halini alacağı tahmin ediliyor.
TCP/IP üzerinden, uzaktan sistem odalarına erişimi sağlayan KVM çözümleri
Otomasyon sistemleri üzerine çalışan yazılım üreticileri ürünlerini “bulut” tabanlı sistemler üzerine geliştireli uzun zaman olsa da, daha önce vurguladığım nedenlerden dolayı çoğu medya kuruluşu geleneksel yayıncılık sistemlerinden vazgeçemedi. Ancak, yakın gelecekte özellikle prodüksiyon rejisinden bağımsız çalışan platform yayıncıları için “bulut” tabanlı sistemlerin ön plana çıkacağı kanaatindeyim.
Cloud mimarisi
İzleme sistemleri ile ilgili dizaynlar farklı şekillerde yapılabiliyor. Önemli olan ise görüntüyü gecikme olmadan, eş zamanlı olarak uzak uca iletebilmek. Gecikme olmadan uzak uca görüntü iletimi şu an için bir ütopyadan ibaret ancak farklı markalar, kendi kullandıkları sıkıştırma algoritmaları ve protokolleri sayesinde en az gecikmeyi IP üzerinden sağlıyor. IP üzerinden kendi geliştirdikleri protokollerde, düşük bant genişliklerinde (8-20Mbit/s) 50ms gibi kabul edilebilir gecikme verisi veren markalar sektörümüze hizmet veriyor ve bunu geleceğin teknolojisi olarak lanse ediyorlar.
Koordinasyon içinse gerekli iletişim sistemleri için de TCP/IP üzerinden çalışan interkom sistemleri ve kodekler çözüm sunuyor.
TCP/IP protokolü kullanan interkom çözümleri
TV-yayıncılık sistemlerinin temel bileşenlerini oluşturan ürünlerin uzaktan erişimi desteklediğini sizlere açıklamaya çalıştım. Şimdilik ütopya gibi gözüken tüm rejinin uzaktan çalışmasını sağlayan kurgu, arka planda çalışan sistemlerin profesyonel bir mühendislik zekasıyla doğru şekilde yapılandırılmasıyla hiç de imkansız değil.
İçinden geçtiğimiz süreç biz insanların yaşantısını değiştirdiği gibi çalışma hayatlarımızı da değiştirdi. Bu yazı her ne kadar yayın sistemleri ile ilgili güncel gelişmeleri içerse de, geleceğin sistemlerini uzaktan kullanabilecek alanında uzman kadroların gerekliliği de bir o kadar önem taşıyor. Alışkın olduğumuz yayıncılık prensipleri yakın gelecekte farklı bir boyuta taşınacak gibi gözüküyor. Sektörün de dünyadaki değişime ayak uydurmak zorunda kalacağını herhalde söylememe gerek yok. Önemli olan sistem altyapılarının gelecek ön görüsü ile inşa edilmesi, deneysel çalışmalar ve tabii ki bizleri gelenekselden sıyıracak cesaret!
Uzaktan çalışın, güvenli kalın
İleride karşılaşılabilecek olası bir krize sektör olarak hazırlıksız yakalanmamak mümkün. Medya profesyonellerinin sağlığını ön plana koyarak, aynı zamanda yayın kalitesinden ödün vermeden çalışmaya olanak tanıyan çözümler imkansız değil. Sektör olarak tek ihtiyacımız olan şey, yeniliklere açık olmak ve farklı sistem kurgularına şans vermek.
Herkese sağlıklı günler diliyorum.