Reklamı Kapat
Anasayfa > Makaleler > Nagra Efsanesi
Nagra Efsanesi
20.12.2021 11:17

Merhaba dostlar, yine bir efsaneyle karşınızdayım. Niye efsane, çünkü ondan öncesi yok, bir devrimci başyapıt ve bir jenerik isim.

Nagra, başta radyocular olmak üzere, müzik, sinema ve televizyon sektöründe çalışan, hadi günümüz ifadesiyle söyleyelim Baby Boomers ve bizim X kuşağının bir başka efsanesidir. Öyle ki Nagra ses alma, ses kaydetme, haber yapma, habere çıkma, röportaja çıkma gibi mesleki jargonların hemen yanında gelir. Başka bir deyişle bir jenerik markadır. Eski radyocu ve haberci ustalarımızın mesleki anılarının çoğunda "Nagra’yı kaptığım gibi" diye bir klişe dahi vardır. Özellikle radyo programcıları ve muhabirler için Nagra hem bir askerin silahı, terzinin makası gibi bir şey hem de namusudur, "alet işler el övünür"deki alettir.

Sinema, icadından itibaren uzunca bir sessiz dönem geçirmiştir. Filmlerin sesli olarak çekilmesi ancak büyük, ağır, hantal harici ses kaydedicilerle yapılabiliyordu. Pratik olmayan bu sistemler pahalı ve karmaşık olması dolayısıyla pek tercih edilmese de teknolojik bir zorunluluktu. 

O dönemlerde sesli filmin en önemli sorunu görüntü ve sesin senkronize yani eşzamanlı olmasını sağlamaktı. Ağırlıklı olarak oyuncuların diyalogları gibi sette alınan seslerle sonradan eklenecek müzik ve ses efektlerini, ses miksinde, montajda eşleyip nihai hale getirmek o zamanın teknolojisiyle meşakkatli bir işti. Özellikle stüdyo dışında, film setlerinde sesli film çekmek yapımcıların ve yönetmenlerin tercih etmediği bir yöntemdi. Dolayısıyla filmlerin çoğu sette sessiz çekilip ardından dublaj ve ses efekti yapılarak yayınlanıyordu. 

1950'li yıllara kadar taşınabilir bir cihazla profesyonel ses kaydı yapmak pratiklik açısından neredeyse mümkün değildi. Nagra işte o dönemde bir devrim olarak ortaya çıktı.

Stefan KUDELSKI. Nagra'nın yaratıcısı

Stefan Kudelski 1929’da Varşova’da doğmuş, 2. Dünya Savaşı öncesi Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle oradan oraya sürüklenen Polonyalı bir göçmen ailenin çocuğudur. Kudelski ailesinin en son yerleştiği İsviçre Lozan'da mühendislik eğitimi almış, daha okuldayken öğrenci projesi olarak manyetik ses kaydedici cihazlar üzerine yoğunlaşmıştı. Henüz yirmili yaşlarının başında olan Stefan kolayca taşınabilir, kaliteli ses kaydı yapabilen bir cihaz tasarlayarak adını anadili olan Lehçe'de "kayıt - kayıt yapacak - kaydedecek" anlamına gelen Nagra koyar ve Nagra efsanesi başlar.

Nagra taşınabilecek kadar makul bir ağırlıktaydı ve o zamanlar geçerli medya olan makara manyetik bantlara (Reel to reel) profesyonel kalitede ses kaydı yapabiliyordu. Kulaklıkla dinleme yapılabilen, mikrofon girişleri sayesinde tek başına bir kayıt sistemiydi. En önemli özelliklerinden biri ses kaydı yaparken o zamanlar kullanılan film kameralarıyla senkronize olmasıydı. 

Kamerayla senkron çalışma sistemini biraz açalım. Film kamerasında bulunan elektronik devre 24-25 saniye/kare'ye bağlı olarak bir sinyal, pulse (pilot-tone) üretir. Kamera çekime başladığında kabloyla bağlı olduğu Nagra’ya bu senkron sinyalini aktarır. Montaj (Post) aşamasında bu sinyal sayesinde görüntü ve ses kolaylıkla eşleşir. 

Zamanla, Kudelski’nin geliştirdiği Neo-pilottone sistemi sayesinde kamera ve Nagra senkron sorunu olmadan birbirinden bağımsız olarak çalışacak hale geldi. Bir anlamda günümüzde kullanılan
timecode'un atası olan Quartz Clock Crystal Sync. sistemi gerçek bir teknoloji devrimiydi. Double-system recording denen bu uygulamada kamera ve ses kayıtçı ayrı olarak kayıt yapar, bu kayıtlar sonradan sorunsuz biçimde eşzamanlı olarak birleştirilirdi. Her çekimin başında ilk önce sinemanın en ikonik imgesi olan klaket çarpılarak, o anın görüntüsü ve sesi montajda senkronlamak amacıyla bir işaret olarak kaydedilirdi.

Mekanik kısmı aynı kurmalı gramofonlardaki gibi çevirmeli bir kola sahip krank zemberek sistemiyle çalışan Nagra 1 ile başlayan süreç, gelişen modellere stereo iki kanal kayıt, aşırı volümdeki sesleri uygun bir seviyeye sınırlayan limitör, gelişmiş senkronizasyon sistemleri olan pilottone, timecode, smpte ve modulometre gibi özellikler de eklenerek devam etti. Önemli bir parçası olan modulometre ile pilottone sinyalinin, ses ve batarya seviyesinin izlenmesi sağlandı. 

IV-S ilk stereo Nagra

Ses teknolojisi, bugün "field recording" denen "ortam kaydı" ve daha sonra da "timecode" kavramları ile Nagra sayesinde tanıştı. Analog dönemde birkaç rakibi olsa da Nagra hep bir numaraydı. Dijital ses kayıt dönemi geldiğinde de bu teknolojiyle ayak uydurmaya çalışan firma, Nagra IV-STC modelini dijital ses kayıtçı olarak endüstriye kabul ettirdi. Nagra D - 4 gibi 4 ve 8 kanallı PCM (pulse code modulation) dijital çok kanallı (multitrack) kaydediciler çıkartarak, sahada bağımsız farklı kanallara ses kaydı yapabilme imkânı da sağladı. 

Nagra 4.2

Kudelski analog dönemdeki Nagra başarısını dijital dönemde pek yakalayamadı. Bunun nedenlerinin başında muhtemelen elektronikten çok bir İsviçre mekaniği harikası olan Nagra’nın rakiplerinin daha basit mekanizmalarla çalıştırdıkları dijital kaydedicilerinin daha ucuz olması olabilir. 

Nagra 4.2 mikrofon ayarları ve modulometre

Nagra bu geçiş dönemini kulvar değiştirerek değerlendirmeye çalıştı ve yüksek kaliteli Hi-Fi ses sistemlerine (high-end audio) yöneldi. Yüksek kalitede müzik dinlemeye eğilimli zengin audiophile tüketicilere uygun pahalı cihazlar üretti. Ayrıca özellikle profesyonel televizyon yayıncıları için şifreleme, pay tv, veri güvenliği teknolojileri konusunda da önemli bir yer edindi.

Nagra 1

Nagra 1 modeliyle 1951’de başlayan efsane, neredeyse ilk dijital ses kayıtçıları olan DAT'ların (digital audio tape) portatif modellerinin 90’ların başında çıkışına kadar devam etti.

Stefan Kudelski - Nagra 1 ve SN modeliyle

Nagra benim kişisel televizyonculuk hikâyemde de önemli bir yer tutar. 1986’da o zamanın renkliye henüz yeni geçmiş tek kanallı TRT televizyonunda "sesçi" eğitimi görürken Nagra ayrı bir konu başlığı olarak sunulmuştu. Allah ömür versin kurumumuzun ustalarından Nurhan Ortaç ağabeyimiz Nagra’nın teknik özelliklerine çok hakimdi ve onları bize öğretirken sanki çocuğunun okul ya da iş başarısını arkadaşlarına anlatan baba edasıyla gözleri parlardı. Günümüz için basit görülebilecek bu özellikler o zaman için uzay teknolojisiydi. 

Digital Nagra bir film setinde

Biz Nagra’yı özellikle dış çekimlerde playback için kullanırdık. Sanatçılar müzik parçalarının kayıtlı olduğu o günün tek profesyonel formatı olan makara bantlarını getirirlerdi. Playback dediğimiz bu uygulamada sanatçının bandı kameraya bağlı Nagra’da çalınırken video kamera sesli olarak çekim yapar, sanatçılar da dudaklarını çalan şarkıya uygun şekilde senkron tutturmaya çalışarak eşlik ederlerdi. Her ne kadar Nagra’nın playback hoparlörü çok güçlü olmasa da sanatçılar bu senkron işini büyük bir başarıyla yaparlardı. Montajda kameranın kaydettiği playback sesiyle görüntüler kolaylıkla senkronlanırdı. Yönetmenin tercihine göre bazen sanatçıyı çok uzaktan çekerdik. Kameraya uzakta olan sanatçı şarkısını daha rahat duysun diye Nagra yanında çalınırdı. Dolayısıyla Nagra’yla kameranın bağlantı kablosu o mesafeye yetmez, kablolar kısa kalır ya da playback kablosunun görünmesi istenmezdi. O durumda kameraya kaydedilen ortam sesindeki şarkıcının bant sesi ya çok düşük volümlü olur ya da hiç olmazdı. Bu sefer bizim usta montajcılar sanatçının dudak okumasına göre senkron tutturmaya çalışırlardı. Sonradan klip denmeye başlanan o çekimler kamera - Nagra ikilisi sayesinde gerçekleşirdi. 

Türkiye Nagra’yla 80’li yılların o tek kanallı televizyon döneminde tanıştı. O günlerde çok sevilen rahmetli Cenk Koray’ın sunduğu Pazar Stüdyosu programının bir bölümünde, usta teknisyen ağabeyimiz Hakkı Altıntaş’ın hazırladığı bir Nagra seti olurdu. Cenk abi stüdyo konuklarından birini davet eder, gönüllü kişi Nagra’ya bağlı kulaklığı takar, mikrofonu alır ve bir şiir ya da şarkı söylemeye çalışırdı. Nagra’nın özelliği sayesinde o kişi mikrofona söylediğini kulaklıktan duyarken sesinin kaydedilmiş hali çok kısa bir süre sonra yine kulaklığa gelirdi. Kişi arada zaman farkı olan iki sesi de bir anlamda ekolu duyduğu için şaşırır ve şarkıyı söyleyemeyecek hale gelir, abuk sabuk sesler çıkarırdı. Bu Nagra gösterisi stüdyodaki konukları da evlerinde canlı olarak programı izleyenleri de kahkahadan kırar geçirirdi.

1988 ''Köprüçay Kanyonu'' belgeseli. 16mm film kamerası ve Nagra, Kameraman Hikmet Koç, Sesçi Atilla Arslan

Elbette radyo haberlerinde muhabirler uzunca bir süre Nagra kullandılar. 16mm film kameraları kullanılan televizyon haberlerinde ise tüm ses kaydı genellikle muhabirlerin omuzlarında taşıdığı Nagra’ya yapılırdı. Muhabir genellikle bir senkron işareti olarak kameraya tuttuğu mikrofona parmağıyla birkaç küçük dokunuş yaparak anonsunu yapar, sorularını sorar ve mikrofonunu muhatabına uzatır "tevcih" ederdi. Montaj sırasında kaydın başında klaket hesabı, mikrofona vurularak oluşan pıt pıt sesini görüntüye eşlemek kolaylıkla mümkün olurdu. Omuzda taşınan harici video kaydediciler, sonra da sesle görüntüyü senkron kaydeden video kameralar profesyonel yayıncılığa girdiği andan itibaren televizyon haberlerinde Nagra kullanımı mecburen sona erdi. 

Zamanında yaklaşık 10.000 $ (günümüz değerlemesiyle) civarında olan Nagra’lar bugünlerde bile koleksiyonerlerin gözdesi ve neredeyse 50 yaşındaki cihazlar bile binlerce dolara alıcı buluyor.

Özellikle radyo muhabir ve yapımcılarının hayatlarının, hatta bir anlamda bedenlerinin bir parçasıydı Nagra. Hep taşınabilirliğini vurguladık ama ağırlığı 4-5 kg olan bir cihazdan bahsediyoruz. Habere, program kaydına çıkan biri için bataryası, mikrofonu, kulaklığı, bantları ve kablolarıyla bir set olarak yaklaşık 7-8 kg bir yükü omuzda taşımak kolay değil. Hem pahalı hem de ağır bir cihazı dere tepe sırtlanmak, yeri geldiğinde haber koşturmak, yayın yapmak ciddi ağır bir işti. Çok uzun yıllar radyo programcılığı yapmış Vahap Candan ağabeyimiz uzun süre omzunda taşıdığı Nagra’yı bakın nasıl hicvediyor. Bana sordular: "Ey Vahap, sağ omzun niye düşük?" "Nagra'dan" dedim. "Çok mu nara attın?" dediler. Herhalde külhanbeyine benzettiler…

Sadece radyocular, televizyoncular, sinemacılar için değil, bilim adamları, hatta casuslar için de önemliydi Nagra. Manyetik kasetler çıkana kadar küçültülmüş bir model olan Nagra SN, istihbaratçıların ve ajanların da gözdesiydi. Hani şu 70’lerin efsane "Görevimiz Tehlike" dizisindeki kendi kendini yok edenlerden. 

Casus kaydedici - Spy recorder Model SN

Meraklısı için birkaç not iletelim. Jazz tarihinin en kült albümlerinden biri sayılan "Jazz at the Pawnshop" 1976’da Stockholm’deki Stampen Jazz Club’da ses mühendisi Gert Palmcrantz tarafından kaydedilmiştir. Palmcrantz sonik kalitesiyle ün yapmış bu albümün kaydını mekânın mutfağına kurduğu yine bir İsviçre şaheseri Studer miksere bağlı Neumann U47 mikrofonlarla, Nagra IV-ST modeliyle gerçekleştirmiştir. Sinemanın özellikle casusiye ve komplo filmlerinde de boy gösterir efsanemiz. The Conversation’da, Gene Hackman, Blow Out’da Travolta’nın "soundman"i (ses uzmanı) oynadıkları başrollerde Nagra’larla nasıl haşır neşir olduklarını izleriz.

Blow Out

Kudelski 1983’de Ampex’le bir ortak çalışma yaparak dünyanın tv. yayın kalitesinde (broadcast quality) kayıt yapabilen küçük ve hafif ilk portatif video kaydedici olan VPR-5 i de geliştirmişti. (İlgilenenler geçen haziran 2021 sayısındaki Ampex, Bir Teknoloji Efsanesi başlıklı yazımızda detaylarını bulabilirler. https://www.broadcasterinfo.net/ContentDetails-4155-ampex-bir-teknoloji-efsanesi)

Stefan Kudelski Nagra’ya verilen Oscar Ödülleriyle

George Lucas’ın ünlü Skywalker Sound ses stüdyolarının direktörü Randy Thom, Kudelski'nin 2013'teki ölümünden kısa bir süre sonra, "o zamanki ses kayıt cihazlarının birkaç kişiyle ve kamyonlarla taşınması gerekirdi" derken, defalarca En İyi Ses Oscar ödülünü (The Exorcist, Amadeus, The English Patient) almış olan ünlü ses mühendisi Chris Newman ise "1961'den 90'ların başına kadar Nagra kullanılmayan neredeyse hiçbir film yoktu, bugün sahip olduğumuz filmler onsuz olmazdı" diyerek Nagra devriminin önemini vurgulamıştı.

Sadece sinema ve televizyona değil Everest’in zirvesinden dünyamızın en derin noktası Mariana Çukuruna ve Apollo uzay çalışmalarına kadar birçok bilimsel araştırmaya da eşlik eden Nagra ve onun yaratıcısı olan Stefan Kudelski’ye bilim ve kültür dünyasına katkılarından dolayı Oscar ve Emmy dahil bir çok ödül verilmiştir. Ben de hayatımızı güzelleştiren Stefan Kudelski ve onun eseri NAGRA’ya şapka çıkartıyor, minnetlerimi sunuyorum.

Yıllarca TRT radyolarında yapımcılık yapmış ustamız Ergin Erenoğlu böyle tanımlıyor Nagra’yı ve yüzlerce anısından birini ekliyor. 

Yayıncılık tarihinin gerçek efsanelerinden biri, belki de en gerçeği NAGRA TEYP tir. Eğer onunla ilgili biraz bilginiz varsa size yayıncılık adına mucizeler sunar. Ünü, namı, şanı, boşuna değildir."

Türkiye için tarihi bir gün; Yıllarca Türkiye bütçesinin yüzde yirmi beşinin harcandığı, Türkiye’nin gelecek umutlarının bağlandığı büyük ‘Güneydoğu Anadolu’ projesinin nihayet sonuna gelinmiş; Gap tünellerine su verilecek. Uçsuz bucaksız Harran Ovası suyla buluşacak, Güneydoğu insanının kaderi değişecek… O gün Türkiye’nin kalbi Urfa’da atıyor. Urfalılar dokunsanız sevinçten ağlayacaklar. Bırakın Urfalıları, dokunsanız ben ağlayacağım. Gökyüzünde Sikorsky Helikopterler göründü, Üç helikopterden sırasıyla Reisicumhur,
Başbakan, son helikopterden de ilgili bakanlar ve bölge valisi indi. Ve bu devasa hadiseyi Türkiye’ye, elimde Nagra teybimle ben duyuracağım! Yalnız bir hatırlatma yapayım, Nagra yalnızca bir bant kayıt cihazı değil, bulunduğunuz yerde elektrik yoksa bile bir kuranportör girişi (bir anlamda telefon girişi- kuranportör elektrik hatları üzerinden telefon, fax gibi veri alışverişi sağlayan sistem) olduğu takdirde bir radyo istasyonuna dönüşebilir.

Tabi o günün imkanlarını düşünün, böyle android telefonlar, baz istasyonları falan yok.. İnsanların evlerinde bile o da her evde değil çevirmeli telefonlar var.

Orada hazır bekleyen PTT görevlilerinden (tören nedeniyle oraya birkaç direkle telefon hattı taşımışlar) bir kuranportör ucu rica ettim, Nagra’ ya iki mikrofon bağladım, geri dönüşler için kulaklığımı girdim, basit uyduruk bir masanın üzerinde stüdyomu ve radyo istasyonumu kurdum.

Dönemin meşhur bakanı, Urfa milletvekili, hayatını Gap'a adamış, hep bu günün hayaliyle yaşamış olan Necmettin Cevheri’ yi röportaj için yanıma davet ettim.

Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in tarihi bir anını Muhabir Bülent Güllapoğlu Nagrayla kaydederken

Test için Ankara’ya sinyalimi gönderdim, "tamam bağlanın, ben buradan götüreceğim" dedim. Önümde bir radyo istasyonu, bir stüdyo vardı, burası benim krallığımdı ve Ankara yalnızca yayını uyduya gönderiyordu.

Necmettin Cevheri’ye sordum; "İşte o gün geldi Necmettin bey, bakın Harran’a doğru masmavi bir su fışkırıyor.. Ne hissediyorsunuz?" Necmettin Cevheri konuşmak istedi, yutkundu ve… hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Tek bir kısa cümle söyleyebildi : "Ergin bey, çok mutluyum…"

Ankara’da devamlılığı sağlayan spiker arkadaşım Haluk Ertem "Ergin, bütün Türkiye’de Necmettin Cevheri ile birlikte sevinç gözyaşı döktü, çok güzel oldu eline sağlık..." Ankara’ya döndüm.. Nagra’nın kralı Rıza Usta’ya (Rıza Göktaş) cihazı teslim ederken Rıza usta: "Nagra’yı öttürdün Ergin, helal olsun!" "Ustam kim Rıza Ustam?!" Sonra dönüp Nagra’ya baktım, içimden "seni yapan İsviçreli’nin ellerinden, mikrofonun ve bantların gözlerinden öperim" diye de devam ettim.

YAZAR HAKKINDA
Savaş Ferhat
savas.ferhat@trt.net.tr
ETİKETLER
En Çok Okunanlar
Dergi