Reklam fotoğrafçılığı ve viral/tanıtım video projeleri üzerine profesyonel çalışmalar gerçekleştiren yönetmen Caner Kasapoğlu ile Ursa Mini Pro hakkında yaptığımız röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
- Bir profesyonel olarak iyi kamerayı nasıl tanımlarsınız?
Açıkçası bu sorunun cevabı o an ne çektiğimle doğrudan ilgili olacaktır fakat genel bir tanımlama yapacak olursam: ekibimi kendisiyle en az uğraştıran kamera bizim için en iyisidir. Tabi benim biraz kamerayı kullanmayı seven ve daha çok viral/gerilla projeler çeken yönetmenlerden olduğumu belirtirsek; neden bu detayların benim için önemli olduğunu daha doğru bir biçimde aktarmış olurum.
Kısacası ergonomisi, dayanıklılığı, donanımsal çeşitliliği ve yazılımsal kararlılığı belli bir çizginin üstünde olan kamera bana göre iyi kameradır çünkü çoğu zaman ikinci bir çekim şansına sahip olamıyoruz.
Müşterilerini dinliyorlar ve kusurlarını görmezden gelmiyorlar! Bu çalıştığımız sektörde çok nadir denk geldiğimiz bir yaklaşım. Dolayısıyla Blackmagic ile işbirliği içerisine girmeden önce bu yaklaşımları marka yönetimini ciddiye alan bir firma olduklarını görmemi sağladı ve bu durum yoluma Ursa Mini Pro ile devam etmemde ciddi bir rol oynadı.
- Blackmagic kameralarıyla çalışmak nasıl bir his? Sizi en çok etkileyen özelliği ne oldu?
Açıkçası kameralar veya markalar ile duygusal bir bağ kurmuyorum, işin duygu kısmı bana göre kameranın değil arkasındaki ekibin işi. Teknik anlamda değerlendirirsem; Blackmagic Design’ın sahip olduğu dinamik aralık rakiplerine göre çok daha başarılı görüntü elde etmenizi sağlıyor. Ayrıca Ursa Mini Pro kullanıcısı olarak cihazın taşınabilirliği, sadece reklam ve film çekmeye değil gerektiğinde belgesel ve viral projelerimize de hizmet etmesini sağlıyor.
- Da Vinci Resolve kullanıyor musunuz? Kullanıyorsanız kameranızın Da Vinci Resolve ile performansını nasıl değerlendirirsiniz?
İşin kurgu kısmını çoğu zaman ilgili alanın profesyonellerine bıraksam da programı deneme fırsatım oldu. Üstelik arayüzünün kolaylığı sayesinde kısa süre önce kullanmaya başlamama rağmen dinamiklerini çözdüğümü de söyleyebilirim. Kamera ile ciddi anlamda uyum içindeler ve program son sürümüyle birlikle içeriğine kattığı yenilikler sayesinde mevcut başarılı yapısını daha da geliştirmiş görünüyor.
Renk her zaman en büyük tartışmaların başlangıcıdır. Anlatım dili ve bilim olarak değerlendirilen bu başlık kimi zaman sanatçıların veya ustaların birbirlerinden ayrılmasına kimi zaman da eserlerine imza niteliğinde birer ayraç bırakmalarına yardımcı olmuştur. İşlerin bu kadar ciddi ve ayırt edici olduğu bir başlığı düşünürsek; Da Vinci Resolve’u renk ayrımının ve dijital filmlerde diğer düzenleme seçeneklerinin ne kadar önemli olduğunun farkında olan bir program olarak tanımlayabilirim.