Ereğli Kömür İşletmeleri İnsan Gücü Eğitim Radyosu
“Siyah akar Zonguldak’ın deresi;
Yüzkarası değil, kömür karası;
Böyle kazanılır ekmek parası.”
Orhan Veli
Emeğin, emeğin gücünün, karaelmasın başkenti Zonguldak’daki Maden Müzesi’ne yaptığımız ziyaret, bana hayatımın en büyük şaşkınlıklarından birini yaşattı. Müzeye adımımı atana kadar böylesine modern, çarpıcı bir sunum ve mekân ile karşılaşacağımı ve çok etkileneceğimi tahmin etmemiştim. Müze, son yıllarda gittikçe değişen müzecilik anlayışı, sunum teknikleri, mekân, tema ve obje ilişkisinin son derece iyi kurulduğu biçimde düzenlenmişti. Kömür madenciliği ve maden işçiliği gibi çok özel bir konu öylesine ilginç ve çekici hale getirilmiş ki kendimi birdenbire o dünyanın içinde buluverdim.
Zonguldak Maden Müzesi’nde özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu çok güzel sunulmuş. Birbirinden ilginç birçok doküman ve obje, bu bölgede bambaşka bir yaşam şeklinin olduğunu gösterircesine, hala üzerlerindeki kömür kokusuyla ziyaretçileri etkiliyor. İnci dişli kardeşlerimizin[1] hayati riski çok yüksek olan çalışma ortamlarını, işlerinin zorluğu ve hiç bilinmeyen ilginç yönlerini gösteren, maketler, simülasyon ve film gösterileri, görenleri duygulandırıyor. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun kuruluş sürecini, maden işçilerinin eşyaları ile çeşitli dönemlere ait çok sayıda belgenin sergilendiği müze, madencilik tarihimize ışık tutuyor. Fikirden açılışa kadar geçen süreçte müzenin oluşumuna katkısı olanların isimlerinin yazıldığı girişteki panoda iki isim ayrıca belirtilmiş. Biz de Kürşat Coşgun ve Ekrem Murat Zaman’ı buradan analım. Ülkemize böylesine güzel, modern bir müze kazandırdıkları için, müzenin tasarımı, yapımı ve her aşamasında emeği geçenlere ben de minnettarlığımı sunuyorum.
Eeee hocam iyi güzel de bu derginin ve sizin yazı konularınızla bunların ne ilgisi var, diyeceksiniz. Müzeyi gezmeye başlamadan önce görevli arkadaştan bilgi alırken arka tarafta makara bantlar olduğunu gördüm. Hayatımın önemli bir bölümünü bunlarla geçirdiğim için algıda seçiciliğim öne çıktı ve heyecanla sordum “bunlar nedir diye?” ve hikâye başladı.
EKİ Radyosu çalışanları (sol baştan): Adnan Ömür, Nedret Özkan, Necla Aygün, Erdoğan Aktaş, Fevzi Erginsoy (Radyo şefi), Şermin Göçmez
Ülkemizdeki ilk kömür madeninin 1829’da Ereğlili Uzun Mehmet tarafından bulunduğu rivayet edilir. O tarihten itibaren Zonguldak Ereğli bölgesi ülkemizin lokomotif enerji merkezi olduğu gibi işçinin, emeğin, zor çalışma şartlarının da simgesi haline gelmiş, her şeyden önemlisi Zonguldak madencisi sosyal güvenliğin, emeğin gücünün ve sendikal hareketin merkezi, bir anlamda ülkemizdeki güneşi olmuştur. Dünyanın en zor, hayati riski en yüksek işidir kömür madenciliği. Zaman içerisinde isimler değişse de bu bölgede faaliyet gösteren en önemli kuruluş bugünkü adı Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) olan (EKİ) Ereğli Kömür İşletmeleri’dir.
Kömür madenciliğinde hayati riskin çok yüksek olması, binlerce maden şehidi verilmesi, çalışanların eğitimini çok daha önemli hale getirmiş. Bu durum haliyle EKİ yöneticilerini daha etkin eğitim sistemleri aramaya itmiş. Muhtemelen bu işletmelerin ilk dönemlerindeki Fransız ve İtalyan yabancı ortakların, Zonguldak şehri ve işletmede oluşturdukları teknolojik ve kültürel altyapının da etkisiyle; ülkemizde o dönem için pek akla gelmeyen bir eğitim yöntemi fikri çıkmış, bir radyo istasyonu. Bu radyoyla hem işçilere eğitim programları verilmesi hem de on binlerce kişinin yaşadığı bölgede bir kültür, iletişim ve eğlence ortamı sağlanması düşünülmüş.
EKİ yöneticileri radyo kurma isteklerini dönemin konuyla ilgili devlet kurumu olan Turizm-Tanıtma Bakanlığı’na 1966’da iletmişler. EKİ yetkilileri yaptıkları talepte bu radyonun amacının madenlerde çalışan on binlerce işçiye doğrudan seslenerek teknik eğitimlerini sağlamak, üretim, verimlilik ve iş güvenliği konularında bilgi vermek, işçilerin gidiş-geliş zamanları ve yerlerini bildirmek, kazalara, sabotajlara karșı alınacak tedbirler hakkında uyarılar yapmak olduğunu belirtmiş.
EKİ Radyosu Şefi Fevzi Erginsoy röportaj yaparken
Nihayetinde 1953 Telsiz Kanunu’na göre alınan izinle, Zonguldak “EKİ İnsan Gücü Eğitim Radyosu” 30.05.1967’de orta dalga 1515 KHz frekansından 250 Watt’lık bir verici ile “Burası Ereğli Kömür İşletmeleri Yayın Merkezi“anonsuyla yayın hayatına başlamış. Böylelikle ülkemizin bölgesel yayın yapan ilk eğitim radyosu olarak yayıncılık tarihimize geçmiştir.
Hatırlatalım, TRT özel yasayla neredeyse doksanlara kadar radyo-televizyon yayınlarında tekelliğini sürdürdü. Bunun dışında yine özel yasayla istisna olarak Polis Radyosu 1952 ve Meteoroloji Radyosu 1962 yılında yayın hayatına başlamışlarıdır.
Açıkçası böylesine ilginç bir yapı hakkında yeterli bilgi, yayın olmaması beni çok şaşırttı ve üzdü. Elbette bu şahsi bir değerlendirme olsa da bir hayli geniş sayılacak çevremde, iletişim fakültelerinden hocalar ve usta radyocu arkadaşlarım arasında dahi adını bile duyan yoktu EKİ Radyo’nun. Yerel araştırmacı, tarihçi ve yazarların yayınladıkları çok güzel yazılar varken, akademik olarak da küçük birkaç bilgi dışında bir şey bulamamak da ayrı bir hayal kırıklığıydı benim için. Bu yazıyı da hem EKİ Radyosu’nu tanıtmak hem de böylesine ilginç bir konuyu akademik boyutta araştıracak birinin çıkabilmesi umuduyla bir farkındalık olsun diye hazırladım.
Girişte bahsettiğim Zonguldak Maden Müzesi’nin bir köşesi EKİ Radyoya ayrılmış. Sayın Ekrem Murat Zaman’ın özel çabalarıyla hazırlanan “EKİ Radyo Evi” başlıklı bu köşede o dönem radyoda kullanılan birçok cihaz, plakçalar, makara teyp, plaklar, bantlar, yayın programları, program ve anons metinleri sergileniyor. Ayrıca bu bölümden edindiğimiz bilgilere göre 250watlık bir verici ile yayın yapılırken yayın alanının 25km. olduğu belirtiliyor. Fakat radyo sadece Zonguldak değil 50 km. çevreden Ereğli, Akçakoca, Armutçuk, Bartın, Amasra, Çaycuma hatta Filyos sahilinden dahi dinlenebiliyormuş. Sabah saat 06.00-09.00; öğlen 12.00-14.00; akşam 17.00-19.30, cumartesi günleri saat 10.00-14.00 arası, akşam 17.00-19.00 arasında yayın yaparmış ki yılbaşı, bayram ve özel günlerde yayın süreleri çok daha uzun olurmuş.
Radyonun temel amacı eğitim olduğu için özellikle madende çalışan işçilerin iş sağlığı ve güvenliği hedeflenmiş. Bu doğrultuda birçok anons ve program hazırlanmış. İş güvenliği uzmanları ve doktorlarla hazırlanan “İş Sağlığı ve İşçi” adlı programlar işçilerin çalıştığı maden ocaklarında dahi dinlenirmiş. Çalıştıkları ortamların sağlıksızlığı nedeniyle işçilerin kişisel bakım ve sağlığına yönelik örneğin diş sağlığı gibi birçok program yayınlanmış.
Radyo yayınlarındaki anonslar daha çok işçilere iş ve iş ortamları konusunda uyarılar içerir. Madenciliğin çok tehlikeli, hayati riski en yüksek iş kolu olması nedeniyle, teknik uzmanlar tarafından hazırlanmış iş sağlığı ve güvenliğine yönelik spot ve uyarılar sık sık tekrarlanır.
- Madenci Arkadaş; bacada çalışıyorsan, mutlaka yanına emniyet lambası al. Lambanı daima yanar vaziyette tut. Lamban kendiliğinden sönerse, bacayı terk et.
- Madenci Arkadaş! Trene inip binerken kazma ve baltana sahip ol, arkadaşını sakatlayabilirsin.
- Kazmacı Arkadaş! Kömür kazmaya başlamadan önce, tertip edildiğin yerdeki mevcut tahkimatı iyice kontrol et. Noksan direk ve kama varsa önce onları tamamla. İlave tahkimat gerekiyorsa onu yap, kırılmış direk varsa onu değiştir. Bu yönde alacağın her tedbirin önce kendi hayatını, sonra da arkadaşlarının hayatını kurtaracağını unutma!
- Domuzdamcı Arkadaş! Domuzdamı yaparken direklerin üst üste gelmesine dikkat et. (Domuz damı, madenlerde göçüğü önlemek için direklerle takviye edilerek sağlamlaştırılmış boşluk.)
- Kaza gelinceye kadar gelmez sanılır.
- Kazaları araçlar değil, kullananlar yapar. Kazalar ancak bilgi ve tedbirle önlenebilir.
- Hastanelerin de mağazalar gibi vitrinleri olsaydı, kazalar bu kadar çok olmazdı.
- Kazaları ihmaller, ihmalleri de uzak sanılan ihtimaller doğurur.
- Bir an dikkatsizlik, ömür boyu pişmanlık getirir.
En ilginç, motive edici ve o dönemin cumhuriyet ruhunu yansıtan anonslardan biri şöyledir:
- Madenci arkadaş! En mutlu insan alın teri ile kazanan insandır. Alın teri kanın kadar temiz ve kutsaldır. Kendini emniyette tut ki, boş yere kanın akmasın. Kanın pahasına işi hiç kimse senden istemez. Felaketler ihmalden doğar. Adam sende diyerek işini ihmal etmek veya lüzumsuz cesaret göstermek kendi kanınıza ihanettir. İşe sevgi ve bağlılıkla sarılmak, emirlere uyarak çalışmak, vatana, millete, ailenize ve kendinize yapılan en büyük hizmet ve en kutsal ibadettir.
EKİ radyosunun yayını zaman zaman birden susar, bir şarkı çalarken müzik kesilir ve bu anonsların ne kadar önemli olduğunu kanıtlarcasına kötü bir haber gelir. Elbette en zor olanı bu anonslardır. Maalesef iş kazası, ocaklarda yaşanan grizu patlamaları ve göçükler gibi acı olaylar. Maden şehitleri vardır ve tüm evlere matem yayılır.
Yayınlar sadece eğitim amaçlı olmayıp, halkı ilgilendiren her tür duyuru, yol ve hava durumu bilgileri, özellikle kan ihtiyacı anonsları yapılırmış. Tüm yöre halkı ramazan günleri iftar saatini yine EKİ Radyo’dan takip edermiş ki ramazan topçusu bile radyodaki iftar anonsuyla topunu ateşlermiş. Ayrıca telefon aracılığıyla alınan isteklere de yer verilirmiş. Postacıların getirdikleri çantalar dolusu dinleyici mektuplarındaki müzik isteklerinin pazar günleri “istekler saati” programında çalındığı gibi birçok ilginç bilgiyi Mete Arif Tokmak’ın EKİ Radyo kapanana kadar 14 yıl spiker ve teknisyen olarak çalışmış olan Adnan Ömür ile yaptığı röportajdan öğreniyoruz.
Teknik imkânsızlıklar nedeniyle çevre ve trafik gürültüsünün, araç kornalarının anonslar sırasında arka planda duyulduğunu, müzik çalarken bant sarılması, plak takılması gibi minik aksiliklerin yaşandığını o zamanın dinleyicileri özlemle hatırlıyorlar. Dönemin yerli ve yabancı popüler müzikleri kadar, Türk halk, Türk sanat ve klasik batı müziğinin güzel örneklerinin de yayınlandığını belirtiyorlar.
Benim TRT’deki meslek hayatına başladığım henüz dumanı tüten 12 Eylül döneminde uzunca bir zaman, ağabeylerimizin gece yarısı evlerinden nasıl apar topar alınıp yayını açmaya stüdyoya getirildikleri anılarını dinlemekle geçmişti. Benzer olaylar aynı gece EKİ Radyo çalışanların da başına gelmiş. Ülkenin zor günler yaşadığı 12 Eylül 1980 döneminde Gölcük Sıkıyönetim Komutanlığı ve valiliğin duyuruları da radyodan okunmuş.
Adnan Ömür yayın odası
Karanlığın Unutulmuş Sesi, Zonguldak Eki İnsan Gücü Eğitim Radyosu’nun sesi ne yazık ki 24 Kasım 1984’de, İçişleri Bakanlığı’nın “Hizmet İçi Telsiz Yasası”na istinaden kısılmış. Televizyon yayınının olmadığı, radyo yayınlarının yetersiz olduğu bir dönemden itibaren on binlerce işçi ve ailesinin yaşadığı bir şehre kültür, eğlence, haber yayan, okul olan, arkadaş olan radyoları maalesef kapatılmış.
Umarım ülkemiz kültür, eğitim ve eğlence hayatına böylesine katkı yapacak bölgesel yayın kurumlarına tekrar kavuşur.
[1] Yapımcılığını ve yönetmenliğini sevgili arkadaşımız, usta belgeselci Gül Büyükbeşe'nin üstlendiği, Zonguldak maden işçisini anlatan “İnci dişli kardeşim” adlı belgeselin isminden esinlenerek.
Kaynakça:
- Ekrem Murat Zaman “Zonguldak Tarihinden, Eğitim Radyosu”
- Mete Arif Tokmak “Zonguldak Kent ve Kültür Rehberi” Adnan Ömür ile yaptığı röportaj
- Şükran Uzun Kırömeroğlu “Karanlığın Unutulmuş Sesi, Zonguldak EKİ İnsan Gücü Eğitim Radyosu” tigiad.org.tr Sayı: 39 Mayıs 2017
- Nadir Avşaroğlu “Ereğli Kömür İşletmesi Radyosu” Mühendislik Mimarlık Öyküleri, Cilt: 5-13, öykü-10, TMMOB, Nisan 2012
- Yüksel Yıldırım “İlk bölgesel özel radyo” Zonguldak Nostalji, Halkın sesi gazetesi 22 Eylül 2021, Pusula Gazetesi