Sinema sanatını kökten etkileyen, değiştiren ve sinemaya boyut atlatan bir icadın, muhtemelen sinemanın doğuşundan, Lumiere Kardeşler’ den sonra bu güne kadar yapılan ve sinema teknolojisini geliştiren yüzlerce buluş ve patent içinde sahibinin adıyla anılan tek icadın, Steadicam in 50.yılını kutluyoruz.

Geçtiğimiz 9 Haziran 2025 günü Steadicam'ın 50. yıl dönümü, Tiffen firmasının Garrett Brown onuruna düzenlediği “Tall Steadicam Tales: Garrett Brown ve Dave Chameides ile Bir Sohbet” etkinliği ile kutlandı. Ben de bu vesileyle Kasım 2015’te Broadcasterinfo dergisinde yayınlanan “Edison gibi adam, Garrett Brown” adlı makalemi güncelleyerek bu büyük sinema ustasına bir kez daha şapka çıkartmak istedim.

Arkadaşı Al Dana ile kurduğu folk müzik ikilisi Brown & Dana ile 1963 tarihli "It Was A Very Good Year" adlı bir albüm çıkartmış. Amerika çapında turne yaparak yüzü aşkın üniversite ve salonda sahne almış profesyonel bir müzisyen. Volkswagen satıcısı, reklam, metin yazarı, radyocu, seslendirme sanatçısı, görüntü yönetmeni ve yönetmen. 120 yi aşkın patenti olan ve muhtemelen bu işlere girmeseydi Hollywood’da artist olacak kadar boylu poslu yakışıklı, esprili ve renkli bir kişilik.
Veee Karşınızda Garrett Brown
Merhaba, geçenlerde usta görüntü yönetmeni arkadaşlarımla mesleki bir muhabbet içindeyken “Sizce sinema - televizyon alanında en önemli buluşlar nelerdir? “ diye sordum. Kameranın icadından sonra renkli ve sesli film, elektronik kamera, CCD, video asist ve dijital görüntü - ses teknolojisi derken bir arkadaşım atıldı ve “steadicam” dedi. Haliyle konu steadicam çevresinde dönmeye başladı. Yeni yeni gelişmekte olan gyro-gimbal rig ve dron teknolojisinin steadicam ve jimmy jib’in tahtına göz diktiği, hepimizin ortak görüşüydü. Kullanan operatörlerin kuşandıkları özel yelek dolayısıyla robocop, hatta uzaylı bir şövalye gibi havalı görünmelerinin de etkisiyle, neredeyse mesleğe yeni başlayan tüm kameraman ve görüntü yönetmenlerinin kullanmayı hayal ettikleri bir sistemdir steadicam.
Yaşayan efsane steadicam, görüntü yönetmeni - kameraman Garrett Brown’un insanlığa bir armağanı. Garrett Brown 70’li yılların başlarından itibaren hareketli çekimlerde kameradan sarsıntısız, titremesiz görüntüler elde edebilmek için çalışmaya başlamış. Aslında işin düşünsel altyapısı ve araştırmalara başlaması 1965’e uzanıyor. İlk çalışmalarında kamerayı karşı ağırlık sistemleriyle dengede tutmak için uğraşmış. Yaylı kolu tasarlarken ise kapıları otomatik olarak yumuşak biçimde kapatan kapı pompalarından esinlenmiş. O zamanlar film kameralarında elektronik vizörler olmadığı için fiberoptik teknolojisiyle denemeler yapmış.

Steadicam in tasarım sürecinde çok değişik, farklı projeler denenmiştir. 1972


Steadicam’in ilk tasarımlarında monitör olmadığı için görüntü bir elektro optik sistemle göz vizörüne aktarılmış. 1975
İlk denemelerinden birinde 7 dakika boyunca kız arkadaşı ve sonraki eşi Ellen’ı Philadelphia Sanat Müzesi merdivenlerini inip çıkarken çekmiş. Prototiplerle yaptığı 10 dakikalık bir demo filmini çok sayıda yönetmene izletmiş. Bu süreçte Ed DiGiulio, Garrett Brown’nun çalışmalarından etkilenmiş ve onda ticari bir potansiyel gören ilk kişi olmuş. O dönemin en önemli sinema ekipmanları üreticisi olan Cinema Products Corp.’un kurucusu olan DiGiulio, Brown’la anlaşarak tasarımlarını geliştirme ve tanıtma fırsatı vermiş.
İlk profesyonel deneme görüntü yönetmeni Haskell Wexler sayesinde oldu. Brown, Keds firmasının reklam filminde Keds ayakkabı giyen genç kızların peşinden koşarak 1974'te ilk ticari “Brown stabilizer” çekimini yapmış oldu. Bu çekimleriden çok memnun kalan Brown birçok prototipten sonra profesyonel anlamda ilk başarılı ürünü

1974'te ilk ticari “Brown stabilizer” kullanımı Keds ayakkabı reklam filminde gerçekleşti.
Bu reklam filminden memnun kalan Haskell Wexler nihayet ilk kez 1976 yılında Bound for Glory filminde kullanabilmiş. Böylelikle Bound for Glory steadicam kullanılan ilk sinema filmi olmuş. Brown’ın steadicam’li sahnelerinden etkilenen Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi üyeleri, filmin görüntü yönetmeni Haskell Wexler’a Oscar vermişler. Sonrasında ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in yapımcısı Jan Harlan, demo ve Bound for Glory filmini izlemiş ve çok etkilenmiş. Bu heyecanla Kubrick’e yazdığı mektubunda mealen şöyle diyor, “Hareketli sahnelerde elde kamera kullanmak için yeni bir alet gördüm, müthiş bir şey. Ekte prototipin fotoğrafını gönderiyorum. İşin sırrı kameranın mükemmel dengesi, özel yaylı bir gergi koluyla kameramanın vücut hareketlerini kameradan şaşırıtıcı biçimde izole ediyor. Kameraman koşsa da kamera havada bir tele asılı gibi hareket ediyor”.


Brown ünlü yönetmenlerin de demo filmini izlemesiyle bir anda dikkatleri üzerine çekip Marathon Man, Rocky ve Shining gibi hafızalarımıza kazınan filmlerde John Schlesinger, John Avildsen ve Stanley Kubrick gibi dev yönetmenlerle çalışma imkanı bularak, icadının tüm dünyada tanınmasını sağlamış. Dikkatli izleyiciler Rocky filminin final sahnesinde ilk dönem steadicam tasarımlarından birini ringin çevresinde kullanırken asistanı ve kalın siyah beyaz çizgili kazağıyla Garrett Brown’u fark etmişlerdir. Filmi o tarihte izleyenler eminim garip bir araçla orta dolaşan robocop kılıklı bu adamın ne yapmaya çalıştığına bir anlam verememişlerdir.


1976 Rocky filmi çekiminden
Henüz sisteme bir isim bulunamamasından olacak Brown’nun ismi filmin jeneriğinde special camera effects, yönetmen John Schlesinger filmi Marathon Man’de ise, special photography olarak geçmiş. Garrett Brown bu icadına ilk başlarda “Brown Stabilizer” demiş, teknik ismi ise “body-mounted camera stabilizer” yani vücuda bağlı kamera sabitleyicisi diyebiliriz. Daha sonraları bu icat için patent alımı ve bir ticari marka olma sürecinde İngilizce sallanmayan, titremeyen, dengede duran, durağan anlamına gelen “steady” kelimesinden esinlenerek “steadycam” düşünülmüş. Nihayetinde bir ticari marka olarak “steadicam” de karar kılınmış. Aslında bu fikir Cinema Products’ın sahibi ve bir anlamda Brown’un ortağı Ed DiGiulio’nunmuş. Bu gün hala bu iki kelime, steadycam ve steadicam, doğal olarak karıştırılır. Günümüzde birçok firmanın aynı işi yapan ürünleri farklı markaları olsa da genellikle steadycam olarak lanse ediliyor. Ama nasıl yazılırsa yazılsın steadicam’e, ürün adı olmuş marka ya da jenerik marka diyebiliriz.
Brown’ın tasarımı o kadar iyiydi ki günümüzde üretilen modeller bile mekanik olarak neredeyse aynı, sadece gelişen elektronik teknolojisinin getirdiği farklar var. O zamanlar monitörlerde tüp teknolojisi kullanılıyordu. Bu monitörlerin parlaklıklarının zayıf olması dolayısıyla yüksek ışıklı ortamlarda ve açık havada görüntü operatör tarafından seçilemeyecek derecede zayıf olduğu için daha parlak ve yüksek kontrastlı yeşil monokrom tüplü monitörler kullanılırdı. Ayrıca monitör ve bataryalar çok ağırdı ve bu da sistemin toplam ağırlığını artırıyordu. Günümüzde ise parlaklık değeri çok yüksek olan LCD monitörler ve çok uzun süre dayanabilen kamera bataryaları kullanılıyor ve bunlar çok hafif. Ayrıca telsiz görüntü iletimi ve kameranın tüm kontrol partametreleri kamera kontrol unitesinde diğer kameralarla aynı şekilde, aynı anda telsiz sistemi üzerinden yapılabildiği gibi, intrekom ve tally lambası da tüm diğer fonksiyonlar gibi çalışıyor. Bu kolaylıklar onun televizyon yayınlarının vazgeçilmez bir ekipmanı olmasını sağladı.
Steadicam ülkemize, 2024 te kaybettiğimiz hocamız Prof. Sami Şekeroğlu tarafından 1978 yılında o zamanki Sinema-Tv Enstitüsü’ne getirilmiş*. Hocamızı sonradan ismiyle anılacak olan MSGSÜ Sinema-TV Merkezi'nde ziyaret etmiş, o dönem üzerinde yoğun çalıştığım filmlerin restorasyonu ve steadicamle ilgili sohbet etmiştik. Hocamız Steadicam’in ülkemizdeki ilk kullanımlarıyla ilgili olarak özetle şöyle demişti “Steadicam’i Türkiye’ye ilk getiren benim. Steadicam i “Koca Sinan” filminde kullanacak, öğrencileri yetiştirecek, onlara kullandıracaktık. Uğur Eruzun öğrencimiz Halit Refiğ’in “Atatürk ve Sanat” filminde Steadicam i kullandı. Suha Arın ” Mimar Sinan” filminde kullandı.”

Prof. Sami Şekeroğlu’nun Yardımcısı Ersu Pekin ve Garrett Brown Köln’de Steadicam’i Halka Tanıtıyorlar.

Görüntü Yönetmeni Uğur Eruzun, öğrenciliği sırasında Prof. Sami Şekeroğlu’ndan Steadicam’i öğreniyor.

Garrett Brown ile Prof. Sami Şekeroğlu Köln’de Steadicam tanıtım belgeseli çekiminde. Ekim 1976.
Ardından 1987 yılında TRT tarafından da satın alınarak bir grup genç kameramana günümüzde çok meşhur bir görüntü yönetmeni olan Alman Klemens Becker tarafından eğitim verilmiş. Benim de çok yakın arkadaşlarım olan ve bugün ülkemizde steadicam deyince akla gelen ilk isim olan usta görüntü yönetmeni Ercan Yılmaz’ın da dahil olduğu bu grup, çalışmalarını televizyon alanında geliştirdiler ve birçok yapımda steadicam kullandılar. 1987’de Antalya Aspendos Antik Tiyatro’da düzenlenen Akdeniz Akdeniz Şarkı Yarışması ülkemiz televizyonlarında steadicam kullanılan ilk canlı yayındır. Bu yayında steadicam operatörlüğünü Ufuk Karakuş ve rahmetle andığımız kardeşimiz Orhan Bilgici yapmıştır. Ayrıca Ümit Gülsoy’un ülkemizde steadicam kullanımının emekleme dönemlerinde sinema ve reklam alanında çalışmalar yaptığını da biliyoruz. Ümit Gülsoy’un yönetmenliğini Antonio Margheriti yaptığı ve Kapadokya’ da çekilen 1983 yapımı Yor: The Hunter from the Future ( Il mondo di Yor)filminde de steadicam kullandığını da konuyla ilgili önemli bir not olarak
TRT’de ilk dönemler telsiz kamera sistemleri olmadığı için canlı yayınlarda steadicam, doğasına aykırı olduğu halde mecburen kablolu olarak kullanıldı. Günümüzde telsiz kumanda sistemleri o kadar gelişti ki ayrı bir steadicam asistanı da netlik, zoom ve diyafram ayarlarını uzaktan kumanda edilebiliyor.
İnternette bolca The art of steadicam videoları olsa da bence çoğu çok sıradan olan takip çekimleri. Asıl inanılmaz olanları televizyon şovlarında görülüyor. Yıllardır en sevdiğim tek plan steadicam çekimi Spice Girls’ün Wannabe klibidir. Elbette 2004’te İstanbul’da yapılan Erovizyon Şarkı Yarışması’nda beraber çalıştığımız ve hepimizi kendine hayran bırakan İsveçli Johan Sandklef ’in Polonya’nın parçasında ve Danimarkalı Karsten Jacobsen’in 2009 Erovizyon’da Belarus’un parçasında Segway ile yaptığı akıl almaz çekim, ilk aklıma gelenler. Elbette birçok arkadaşım, mutlaka o da ayrı bir efsane olan Rus yönetmen Aleksandr Sokurov’un hani yabancıların challenge dedikleri bir meydan okuma ya da gereksiz bir gösteriş diye yorumlanabilecek filmi “Russian Ark” diyecekler. Haklılar, koskoca filmi tek bir steadicam planıyla çıkaran akıllara ziyan görüntü yönetmeni - steadicam operatörü Tilman Büttner’i de atlamayalım.
Artık günümüzde çok sayıda usta steadicam operatörü ülkemizin sinema - televizyon sektöründe hizmet veriyor. Hemen hemen her dizide ve filmde başarıyla steadicam kullanılıyor. Yönetmenliğini Derviş Zaim’in yaptığı ve ülkemizde Steadicam ustalarının ustası olarak kabul ettiğimiz Ercan Yılmaz arkadaşımızın baştan sona kadar plan sekans olarak steadicam ile çektiği “Nokta” filmi en güzel örneklerden biri.
Dünyada ve ülkemizde benim de dahil olduğum bir grup insan internet ortamından topladığı ve paylaştığı bilgilerle DIY (Do it yourself - Kendi kendine yap) tipi camera stabilizerler yapıyorlar. Son yıllarda dünyanın her yerinde cep telefonları için bile çok çeşitli stabilizerler üretiliyor.
Garrett Brown hep steadicam ile anılsa da, genel olarak cable controlled camera system yani tellerle kontrol edilen kamera sistemleri ama yaygın olarak örümcek kamera dediğimiz skycam, kuleden atlayarak havuza dalan yüzücüleri düşey olarak suyun altına kadar takip eden DiveCam ve yüzücüleri sualtından takip eden sualtı kamerası MobyCam de dahil olmak üzere 100 aşkın patenti 50 civarında icadı vardır. Brown, Steadicam‘i icadı dolayısıyla bilimsel ve teknik başarı dalında Oscar ve Emmy ödüllerine layık görülmüş, milyonlarca sinema ve televizyoncunun gönlüne taht kurmuştur. Düşünün bir kez insanlık tarihinde kaç insanın ismi icat ettiği şeyle anılıyor. İngiliz olsa Sir, Türk olsa Devlet Sanatçısı olmayı hak eden Garrett Brown için bir arkadaşım “Allah ondan razı olsun Edison gibi adam” diyerek noktayı koydu.

Ben de steadicam kullanıyormuş gibi yaparken.
Günümüzde hafifleyen kameralar, Optical image stabilization, gimbal ve gyro sistemlerindeki gelişmeler sayesinde çok daha kolaylaşan titreşimsiz, akıcı görüntüler elde edilse de dünyanın en büyük film-televizyon yapım ve yayınlarında hala steadicam kullanılıyor. Ama görünen o ki “Nice 50 yıllara” diyemeyeceğimiz kadar kısa süre sonra yeni teknolojiler steadicam in yerini alacak. Bu konudaki öngörümü 50.yıl söyleşisinden bir alıntıyla destekleyeyim. Garrett Brown diyor ki “Steadicam hala bir enstrüman, hala çalınabiliyor, görsel müzik üretebiliyor. Hala sanat bu yönde ilerliyor ve bu bana bu makinenin bir süre daha ortalıkta olacağına dair umut veriyor.”
Bize yaşattığınız seyir zevki için şükranlarımızı sunuyoruz Bay Garrett Brown.
* Bu konuyla ilgili ülkemizdeki çalışmaları araştırırken kıymetli hocamız Prof.Sami Şekeroğlu’na ulaşarak ondan yardım istedim. Hocamızın steadicam’le tanışma süreciyle ilgili notunu ona ve yardımcısı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof.Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi’nden Yrd. Doç. Esra Eren’e hürmetlerimizi sunarak sizlerle paylaşmak istiyorum. “1976 yılında Sinema-TV Enstitüsü laboratuvarı için araştırma yapmak üzere Minneapolis’e (ABD) gittim. Cinema Products’ın Türkiye temsilcisi Albert Fresko telefon etti; “Steadycam’i göstermek için Ed di Giulio seni Hollywood’a davet ediyor” dedi. Ve Hollywood’a gittim. Ed di Giulio çok sevimli bir adamdı. Cinema Products firmasının sahibiydi. Fabrikayı gezdirip bana bilgi verdi. Kubrick’in “Barry Lyndon” filmi için yaptığı kameraları ve 24 x 480 zoom objektifi gösterdi. Bunları dünyada ilk defa “Barry Lyndon”da kullanılmak üzere tasarlamıştı. Hatta o arada Kubrick ile telefonda konuştu. Benim için bir program yapmıştı. Hollywood’daki stüdyoları gezdirecek ve Steadycam’i tanıtacaktı. Önce Paramount Pictures, daha sonra Universal’e gittik. Ertesi gün Garrett Brown’la tanıştırdı. Garrett Brown’la beraber Steadycam’i dizayn etmişlerdi. Bana gösterdikleri zaman Steadycam, “Marathon Man” ve “Rocky” filmlerinde kullanılmıştı. Filmlerden parçalar istedim. Telefon etti. Filmler henüz bitmediği için ticari kullanımdan dolayı görüntü vermeleri mümkün değilmiş. Israr etti. Ticari amaçlarla kullanmamak kaydıyla ikisinden de birer makara 16mm. film gönderdiler. Garrett Brown iki metrenin üstünde boyu olan bir adamdı. Aleti bana uzun uzun tanıttı. Kullanımı ağırlığından dolayı (45kg) çok zordu. “En fazla 15 dakika kullanılmalı. Kullananın omurgasında arızalar yapıyor. Hafifletmek için çalışmalar yapılıyor” dedi. Dünyaya daha tanıtılmamıştı. Sonbaharda Photokina’da tanıtılacağını belirtti. Uzun bir pazarlıktan sonra satın aldım. Birkaç gün kaldıktan sonra Türkiye’ye döndüm. Dönerken Ed di Giulio’yu Türkiye’ye davet ettim. Çok değerli bir insandı. Öğrencilerle tanışmasını istedim. İlk fırsatta geleceğini söyledi. Gelmeden önce, sonbaharda Köln’de Photokina fuarına buluştuk. Ben Sinema-TV Enstitüsü’nden bir ekip götürmüştüm. “Siz tanıtsanıza” diye teklifte bulundular. Yardımcım Ersu Pekin’e Garrett Brown bir Steadycam yeleği giydirdi. Köln’de Steadycam’in fuara gelenlere tanıtımından sonra Garrett Brown’la bir belgesel çektik. Ben CP kamera, Garrett Brown Steadycam kullandı. Ahbap olduk. Ed di Giulio Türkiye’ye geldi. Hatta derslere bile soktum. Ölünceye kadar ilişkimiz devam etti.” Prof.Sami Şekeroğlu
Steadicam ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler sevgili arkadaşım, meslektaşım Hayri Çölaşan’ nın sitesi “kameraarkası”nda kapsamlı bir bölümü bulabilir, http://www.kameraarkasi.org/kamera/hareket/araclar/steadicam/steadicam.html,
The Steadicam Operator's Handbook ve Süleyman Deniz Arslan’nın “Sinemada Hareketli Görüntü Teknikleri: Steadicam Örneği” çalışmasına göz atabilirsiniz. Tabii Garrett Brown'un kendi yayınladığı makaleler en önemli kaynaklarımız.