Otuz iki kısım tekmili birden, bir varmış bir yokmuş, kaf dağının ardında bir ülke varmış. Buyurun büyüklere masallar…
Habercilik “Ajans” Olmaktan Uzaklaşırken
Özel sektör TRT’nin içindeki genç kuşağa çengel atınca kendimi Ankara’nın Almanya Büyükelçiliği önünde vize kuyruğunda buldum. Oysa televizyon serüveninde kendimi televizyon programlarında hayal ediyordum. Habercilik rutin ve eziyetli bir işti. Hata riski yüksekti. TRT macerasına birlikte başladığımız arkadaşlarımın bir kısmı sınavdan sonra Haber Dairesi'ne atanmıştı. Kavaklıdere B stüdyosundaki loop düğmesine basılmış koşuşturmaca, bana bir kısırdöngü gibi geliyordu. Sadece öznesi değişen aynı şeyler.
Star Ana Haber Bülteni rejisinde jeneriğe son on sayarken kendimi hipodromda yarışa kalkmış savaş arabasının dizginlerini tutar gibi hissediyordum. Haberin gücü iliğime kemiğime kadar beni sarmıştı. Adrenalin tutkunu olmuştum. Jenerikte adı geçen isimler Haber Müdürü Orhan Duru, yardımcısı Ufuk Güldemir, Ayşenur Arslan, İstanbul sorumlusu Özden Akbal… Ufuk Güldemir’in haber dehası parlamaya başlamıştı. Haberciliği alışılmış kalıplarından sıyıran ilk fikirleri Saadettin Teksoy gibi bir karakter çalışmasında ilk ürünlerini veriyordu. Televizyon Haberciliği işte o noktadan itibaren sadece “AJANS” olmaktan uzaklaşmaya başlamıştı.
Haberciliğin ilk keskin kokusunu tattığım Star koridorlarından Erol Apartımanı'na doğru göç ettiğimizde başımıza neler geleceğini tahmin etmek güçtü. Artık olmayan bir bankanın terk ettiği binanın birinci katı habercilere ayrılmıştı. Kasa dairesine yerleştirilmiş küçücük bir reji ve ikiye iki minicik bir stüdyoda Show Haber ilk yayınını yapacaktı. Bankadan artakalmış eski bir konsolun üzerine tesadüfen kenarda bulduğumuz kırmızı bir örtüyü örtmüş, Gülgün Feyman’ı mavi duvarın önüne oturtmuştum. Bankanın Zincirlikuyu binasında panjurların ardından çektiğim ofis görüntüsü göya bizim haber merkezimizdi. Onu da spikerin fonuna yerleştirince anılarımızda yer eden görüntü ortaya çıkmıştı. Tek sorun stüdyonun kapısını kapatabilmekti. Kameramanlar arasında en ufak tefeğini arayıp buldum. Derya, kamera kollarını kapının arkasına dayayıp arasına sıkışınca ancak kapıyı kapatabilmiştik. Bülten bittiğinde havasız odada herkes kan-ter içinde kalmıştı.
Star’ın teknolojik koşulları, yarışa önceden başlamanın verdiği avantajla daha iyiydi. Ama önümüzdeki günler kanıtlayacaktı ki teknoloji herşey demek değildi. Show Haber içeriği ve sunumuyla öne geçecekti.
Yıl 1994... Show TV'nin Ufuk Güldemir liderliğindeki efsane haber kadrosu... Kimler yok ki... Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Ufuk Güldemir, Haber Spikeri Gülgün Feyman, Muhabir Işın Gürel, Muhabir Erdoğan Aktaş, Kamera Servisi Şefi Haluk Günay, Kameraman Akın Depecik, Kameraman Özcan Karaçam, Dış Haberler Editörü Nevzat Başer, Haber Müdürü Mehmet Tezkan, Duayen Muhabir Pınar Türenç, sonradan milletvekilliği yapmış Ekonomi Muhabiri Melda Onur, Muhabir Vedat Yenerer, Prodüktör Ayhan Bölükbaşı, Prodüktör Ender Bölükbaşı, Prodüktör rahmetli Suat Yeğen, Muhabir Mert Ali Başarır, Muhabir Emre Barlas, Muhabir Esat Pala, Yönetmen Teoman Kozan, Spiker Bülent Akgüneş, Kameraman Serhat Akinan, Ufuk Güldemir'in Asistanı Beyza. Röportaj haberin çıktığı dergi ise Hürriyet Tv Eki. Dergi Editörü Cengiz Semercioğlu. Haberin fotoğrafını çeken Bora Akçıl...
Bilgisayarlarımızda Windows 3.1 yüklüydü henüz. İğne vuruşlu yazıcılarımız, kenar deliklerinden sayfaları çevirirken epeyce gelişmiş olan faks cihazı artık ısıya duyarlı kağıtlara değil, standart A4 kağıtlara çıktı veriyordu. Betacam kasetlerimiz üst üste kayıtlardan dolayı kalite yitirirken, müthiş icat prompter spikerlerimizin gözünü masadan kurtarıyordu artık. Kameralar nispeten küçülmüş ve hafiflemiş (beheri 14 kg.) tepe ışığı diye bir şey icat olmuş, mikrofonlara logolu süngerler giydirilmişti.
Televizyon teknolojisi hızla gelişirken haber içeriklerinin de değişmesi kaçınılmazdı. Üstelik özel televizyonların kurulmasıyla, toplumun da haber bültenlerinden beklentisi artmıştı. TRT’nin kalıplaşmış bültenlerinde aradığını bulamayan halk, özel televizyonlara yönelmişti.
El attığımız ilk konu, haberin içerik çözümlemesiydi. Haberi bulup getiren muhabirlerin ve görüntüleri çeken haber kameramanların çalışma yöntemlerine açılım getirdik. Muhabir herkesin gördüğünden fazlasını görmeliydi. Haber oluşurken bir öncesi ve sonrası olmalıydı. Bütün muhabirler haberin öznesini izlerken bizimkiler çevrede olup biteni tarardı. Kameraman diğerlerinin çektiğinden fazlasını çekmeliydi. Nasıl olsa bütün kameralar objeyi çekiyordu. Çekemesek de görüntüleri bir yerden bulabilirdik. Ama diğerlerinin çekemediğini çekersek haber atlatabilirdik.
O zamana kadar seyirci habere hazırlanmazdı. Dosdoğru haber içeriği ortaya dökülürdü. Oysa her haberin bir senaryosu olmalıydı. Her haber film gibi işlenmeliydi. Örneğin politikacı toplantı için bir yere gittiğinde, herkes toplantı masasının etrafında siyasilerin standart fotoğraf sunumunu ve demeçlerini çekerdi. Bizim kameramanlarımız ise, siyasinin araçla gelişini, arabadan inişini çeker hatta bu arada mikrofonu uzatıp farklı bir demeç şansı elde ederdi. Siyasilerin yaşam biçimlerini ekranlara taşır olmuştuk. Bir nevi siyasi magazin yapıyorduk. Bu yöntemle pekçok atlatma haber yapmıştık.
Sonra haberin metin aşaması geliyordu. Ufuk Güldemir’in en büyük özelliği bültenin anlatım dil birliğini oluşturmasıydı. Metinleri tek tek düzelterek bir ifade birliği elde ediyordu. Bütün haber bülteni tek kalemden çıkmış gibiydi.
Bir sonraki aşama haberin montajıydı. Yukarıda söz ettiğim gibi seyirci habere hazırlanmalıydı. Önce konuyla ilgili bir efekt açardık. Yani haberle bağlantılı görüntü ve ses. Sonrasında haberin temel mesajının ipucunu verirdik. Böylece seyirci meraklanır ve haberin tamamını ilgiyle izlerdi. Uzun sekanslar, uzuuun konuşmalar altın makasa takılırdı. Sonuçta her haberin tek mesajı vardı. Haberin sonu yine efekt açılarak bağlanırdı.
Haberin parça parça örgüsü yapıldıktan sonra, sıra puzzle parçalarını en uygun şekilde ard arda dizmeye gelirdi. O zamana kadar TRT kökenli haber sunum geleneklerinde, haber bültenleri siyasetle başlar, ekonomi ve halk haberleriyle devam eder. Biraz üçüncü sayfa haberleri ardından dış haberler ile konu bağlanırdı. Oysa bülten, eldeki haberin önem derecesine göre sıralanmalıydı. Ekonomiyle ilgili kritik bir haber varsa o ilk haber olurdu. Ya da toplumun ilgisini üzerine çekmiş polisiye bir haber ilk sıraya yerleşebiliyordu.
Haberin içinden ana temayı çıkarmaya da haberi cımbızlamak derdik. Haber içinden pek çok farklı haber çıkardığımız oldu bu yöntemle.
Ve mutlu son. Evet bütün bültenlerimizi mutlaka mutlu bir haberle sonlandırmayı ilke edinmiştik. Böylece bültenin sonunda seyirci mutlu ve gülümseyerek bizi ertesi güne kadar bekliyordu. Dıpdıbıdıpdıp…
Her satırı için uzun makaleler yazılabilecek haber içerik ve oluşum temel fikirleri böyle gelişmişti.
Bu arada haber bülteni önü ve sonundaki programlar da planlama konusuydu. Klasik kalıp haber bülteni – spor bülteni – hava durumu formülüyle de çok oynadık. Hava durumu ve spor bültenini haberin önüne alarak rating yükselmesi denedik. Sonra özel televizyonlarda ilk olarak haber bülteni önüne, gazetelerden esinlenerek üçüncü sayfa kalıbı denedik. Nurseli İdiz’in muhteşem performansıyla uzun bir süre Baş Sayfa adıyla yarım saatlik reality show denemesi oldukça başarılı oldu. KanalD, ATV, Star da ana haber yarışlarında sürekli farklı teknikler deniyordu. Kuklalarla yapılan hicivler, koca kafalar vb. Bunların hepsi ana haber bültenlerinin içerik dönüşümünü şekillendiriyordu.
Bu arada bugünün haber idolleri, o tarihte ellerinde mikrofon ayna önünde röportaj provaları yapıyordu. Soru nasıl sorulur, mikrofon hangi elde tutulur, kameraya nasıl omuz verilir, ağızdaki baklayı çıkartacak soru nasıl hazırlanır, obje nasıl tava getirilir, nasıl giyinilir, hangi renk gömleğe hangi renk kravat takılır, haberin suyu nasıl sıkılır, konu nasıl cımbızlanır… Bülten sonunda kimse evine gitmez, Bengül Erdamar’dan konuşma ve davranış dersleri alırdık.
O dönemde Ufuk Güldemir’i diğer genel yayın yönetmenlerinden ayıran nokta, habercilik refleksleri ve gündeme göre hızla hareket edebilmesiydi. Olayların gelişimine göre hazırlanmış akışın yıkıldığı pek çok bülten yaptık. Rahmetli Ufuk Güldemir’in benim dönemimde takdir ettiğim en büyük özelliği, haber başladıktan sonra dizginleri yönetmene teslim etmesiydi. Elbette o dönemde haber yönetmenliği, haber editörlüğünü de içeriyordu. Manyetik bantlar kullanılarak bugüne göre oldukça basit kurgu setlerinde hazırlanan haberlerin şeklini veren haber prodüktörü ve haber kurgucularının haklarını da teslim edelim. Onlar mutfağın şef aşçılarıydı ve yemeğin lezzeti onlardan sorulurdu.
Gazete haberciliği henüz yarıştan kopmamıştı 1990 ların başında. Sabah toplantılarında gazeteler açılır ve gündem izlenir, hangi haberlerin üzerine gidileceğine karar verilirdi. Yani durum bugünün tam tersiydi anlayacağınız.
Bir gün Ufuk Güldemir ve bir kısım ekibi tekrar Star’a transfer oldu. İşte o gün Televizyon Haberciliği'nin kurt adama dönüşümü başladı bana göre. Belki geçmiş dönemin başarı ağacının gölgesi bizleri yanıltıyordu bilinmez. Belki değişme/dönüşme zamanı gelmişti. Bunun hikayesi de öbür yazıya kaldı kısmet olursa…
(… devam edecek)