Yetmişli yıllarda Erich von Däniken “Tanrıların Arabaları” kitabını çıkardığında hepimizin hayal dünyası fıldır fıldır çalışmaya başlamıştı. 1962 yılında Tibet – Çin sınırına yakın Bayan-Kara-Ula bölgesindeki mezar kazılarında 12.000 yıllık olduğu iddia edilen 30cm çaplı taş diskler bulunmuştu. Dropa Taşları denilen bu disklerin üzerinde girintili çıkıntılı bir takım izler vardı. Sonuçta bunlar da 30 santimlik taşlardı, taş plaklar da…
Acaba bunlar geçmişin plakları mıydı?
2000 yılında aynı soruyu “bunlar acaba geçmişin CD'leri miydi” diye soruyorduk.
Bizler "bunlar ne ola ki" diye saçlarımızı kaşırken, birileri de laboratuvarlara kapanmış dar alanlara büyük bilgiler sığdırmanın peşindeydiler. Bilgisayarlar henüz hayatımızın yapıtaşı haline gelmemişken, bu bilgi film veya müzik şeklinde oluyordu elbette.
Geçen bölümde NatLab’da ALP projesinin analog ayağının teslim bayrağını çektiğinden söz ederken lafımız yarım kalmıştı. Şimdi devam edelim.
AR-GE işlerinde teslimiyet olmaz. Philips mühendisleri bu kez Delta Modülasyonu (DM) kullanarak ALP sistemini denediler. DM yönteminin compand* işlemi daha yavaş, bitrate gereksinimi PCM'e (Pulse Code Modulation) göre en az iki kat fazla olmasına rağmen uygulaması daha kolay olduğu için buna yöneldiler. Yavaş compand işlemi DM sinyalinin üzerindeki hataları maskelemekteydi.
Analog ses kayıtlarında kayıt ortamı veya okuyucuda ortaya çıkabilecek olası çalma hataları pek göze batmıyordu. Çıt, pıt, hışırt, fışırt gibi ses hataları kimseyi rahatsız etmiyor hatta olaya biraz doğallık katıyordu denilebilir. Dijital kayıtlarda ise durum farklı gelişiyordu. Olası hatalar doğrudan sesin kesilmesine veya kulakları zımparalarcasına acaip gürültülere neden oluyordu. Bu nedenle dijital ses ve görüntü kaydında hata düzeltme veya maskeleme yöntemleri kaçınılmazdı. Anlayacağınız birkaç yıl öncesine kadar yanıbaşımızda orkestra çalıyormuşcasına dinlediğimiz CD kayıtlarına ulaşana kadar ses mühendisleri epeyce ter dökmüştü.
Laboratuvarlarda yapılan çalışmalar ara ara yönetim kurullarının denetimine sunuluyordu. Çünkü sağlanan bütçelerin nerelere harcandığının gösterilmesi gerekiyordu. Bir hata kodu düzeltmesinin yapılması kaçınılmaz olmasına rağmen ALP-DM yöntemi 1977 yılı sonunda Philips yönetim kuruluna sunuldu. Bereket versin o zamanki kurulların çıtası yüksekti, ses kalitesi yeterli bulunmadı. Ayrıca Philips yönetim kurulu, yeni optik ses sisteminin bir dünya standartı olmasını istiyordu. Televizyon ve video alanlarındaki gibi çoklu format kullanımına (PAL, SECAM, NTSC - VHS, Betamax, V2000) sıcak bakmıyorlardı. Yönetim Kurulu çalışmaların geliştirilmesi kararı aldı. J. van Tilburg ‘un önerisiyle ALP isminden vaz geçildi ve yeni sisteme Compact Disc (CD) adı uygun görüldü. Compact kelimesi, Philips’in bir başka ürünü olan Compact Casette ile aynı ürün çizgisinde olma sebebiyle tercih edilmişti. Bunun hikayesini de birileri yazacaktır elbet.
CD'nin çapı 11,5cm olarak kararlaştırıldı. Bu ölçü Compact Casette’in ölçüleriyle doğru orantılıydı.
CD’nin çalma süresi 60 dakika ile sınırlandırıldı. Bu ilkeler ışığında laboratuvardan bir CD çalar üretilmesi istendi. 35 kişilik ekibin başındaki J. Sinjou başkanlığındaki Philips CD Lab ve NatLab birlikte çalışarak yeni sistemin yapıtaşlarını belirlediler. NatLab sadece optik disklerde değil, aynı zamanda dijital iletişim, dijital sinyal işleme ve katıhal (solidstate) digital/analog çeviriciler konusunda büyük deneyime sahipti. Bu tarz bir deneyim, CD teknolojisini gerçekleştirmek için gerekliydi. İki laboratuvarın arasında karşılıklı fikir alışverişleri ve tartışmalarla geçen bir sürecin ardından CD nin genel özelliklerinin şu şekilde olmasına karar verildi - ki bu veriler sonraki aşamalarda biraz değişecekti:
- Her iki ses sinyali için de 14 bit tektip quantize* PCM ses yapısı
- Her sinyal için garanti edilmiş 85 dB'lik SNR
- Quantizasyon sesinin duyulmayacak seviyede tutulması
- Ses band genişliği 0–20 kHz aralığında olması
- Her iki ses sinyalinin örnekleme (sampling) frekansının 44.3 kHz olması
Bu arada CD’nin formatı oluşturulurken, ortada dönme motorunun bağlanacağı milin genişliği de konuşuldu elbet. Tıpkı diğer teknoloji geliştirenlerin sıklıkla uyguladığı yöntemle, ilk CD çaların adı gibi bütün karar aşamalarında kendi ülkelerinin kültürünü kullanmaktan hoşlanıyorlardı. Sonunda orta deliği eski Hollanda bozuk parası 10 Cent'in büyüklüğünde yapmaya karar verdiler.
Hata düzeltme kodlarının istatistiki verileri yoktu. Ama NatLab’dan M. Carasso ilk çalışmalarda elde ettiği veriler, dijital optik disklerdeki okuma hatalarının genellikle birinci, ikinci ve üçüncü bitlerde olduğunu gösteriyordu.
Bitler, hata kodları, okuma ve yazma yöntemleri, müzikteki boşluklarda ses sönümlerinde ne yapılacağı gibi pek çok sorun ile uğraştı ses mühendisleri. 1978 yazında L. Vries ve M.Diepeveen, özellikle psikoakustik denilen ses biliminden oldukça yararlanarak sorunları çözmeye çalışıyordu. Çünkü kayıtlı sesin oluşumu sırasıda doğrusal interpolasyonun (ekleme) etkileri, sesin kapatılması (muting), compand işlemi, quantize sesi gibi pek çok etken söz konusuydu. Değişik kodekler üzerine çalışıldı. Bu çalışmalar sonucunda Philips Laboratuvarı ilk CD okuyucu cihazı geliştirdi. Cihaza Hollanda masal kahramanlarından birinin adı konuldu: Pinkeltje
6 Şubat 1979'da ilk CD okuyucu prototipi veya diğer adıyla masal cini Pinkeltje, Hollanda Baarn’daki PolyGram’da ses uzmanlarına görücüye çıktı. PolyGram, Philips ve Siemens ortaklığıyla 1972'de kurulmuş plak şirketiydi. Burada ayrıca VLP'ler de üretiliyordu. Bu tesislerde CD’nin de üretilip üretilmeyeceğine burada karar verilecekti.
Testler sırasında ses uzmanları analog master banttaki kayıtlar ile birlikte Compact Disc kaydını karşılaştırarak dinlediler. Sonunda ses uzmanları master kayıtlar ile CD arasında fark bulamadılar ve CD’nin üretimine ve halka açıklanmasına karar verildi. 8 Mart 1979'da Eindhoven’daki Philips binasında 300 gazeteci ve davetliler önünde CD prototip cihazı ve CD teknolojisinin sunumu yapıldı.
Bu tanıtımın ardından Philips yöneticileri bu geleceği parlak teknolojik ürün için ticari ortak arayışına girdi. 1980 yaz girişinde o ortak bulundu. Onun hikayesi de gelecek sayıda…
-
* Compand İşlemi: Bir elektrik sinyalini iletim öncesi ses-gürültü oranını yükselterek sıkıştırmak ve ileti sonrası tekrar çözerek daha kaliteli ve gürültüsü düşük sinyal elde etme yöntemi.
* Quantize: Belli bir kalıba göre ölçülendirmek.