Reklamı Kapat
Anasayfa > Makaleler > Dijital İçeriklerinizi Arşivlememek İçin Neden Bahaneniz Olamaz?
Dijital İçeriklerinizi Arşivlememek İçin Neden Bahaneniz Olamaz?
20.12.2020 13:05

Jan Weigner / Cinegy


Cinegy’den CTO Jan Weigner, neden bazı kanun koyucuların medya arşivlerini zorunlu hale getirdiklerini anlattı. Weigner sözlerine şu şekilde başladı:

MAM, arşiv, bellek ve ilgili tüm teknolojiler hakkında görüşlerimin sorulması, endüstride bulunduğum son yirmi yılın düşüncelerini yansıtmam için iyi bir fırsat oldu. Kendi düşüncelerimi tahlil etmeye yönlendiren diğer bir konu, küresel pandemi koşulları ve #BlackLivesMatter protestoları oldu. 

Gerçek şu ki, bunca yıl sonra çok fazla sayıda yayıncı ve medya şirketi hala tam kapsamlı bir teknik arşiv stratejisine sahip değil.

Birçok durumda durum geçmiştekinden daha da kötü, çünkü bantlar ve diğer kayıt ortamları çürümeye yüz tuttu ya da geçmişte kaldı. Dijital “iş akışlarına” geçmek işleri hiç iyileştirmedi. Bellek siloları, veri depoları ve farklı bellek yığınları her yerde. Birçok veri tabanı bağımsız çalışıyor ya da projeler ve programlar sona erdiğinde sessizce yok oluyorlar. Her bir yayıncının; içeriklerini YouTube, Twitter, Facebook, TikTok veya ilgili ülkenin sevilen sosyal medyasında yayınlamak için kendi “stratejileri” var. 

Bir açıdan bakıldığında, hala SD görüntü bantlarınızı dijitalleştirmediyseniz hiç zahmet etmeyin. O gemi çoktan kalktı ve televizyonun onlarca yılı kayboldu. Diğer açıdan baktığımızda, klipleri YouTube’da yayınlamak arşiv stratejiniz ise; gelecek için de pek umut yok. Potansiyel olarak değerli içeriklerinizi sosyal medyaya benzeyen tekellere hediye etmek, sizi düzgün yönetilen bir arşive sahip olmanın yasal, tarihi ve etik sorumluluklarından kurtarır mı? Görünüşe bakılırsa evet.

Fakat yanıt bu değil. Olamaz. Bu sosyal medya platformlarının hiçbirinin kalıcı olacağının garantisi yok. Değişmeyen tek şey değişimdir. Bir zamanlar Murdoch tarafından desteklenen harika platform MySpace’i hatırlıyor musunuz? Google+? Bir şirketin meçhulde kaybolması bile gerekmiyor. Bir şeyi yapmamaya karar vermeleri yeterli. 

Sosyal medya platformlarında yayınlananların arşivlenmesi tarihi önem taşıyor. Trump’ın başkanlık dönemi bunu apaçık netleştirdi. Bugünden 50 yıl sonra geriye dönüp baktığınızda sosyal medyanın televizyondan daha etkili olmadığını söyleyebilir misiniz? Televizyonda gösterilen, bitmek bilmeyen basın konferansları da önemli ve saklanması gereken tarihi kayıtlar. 

Bunları yaparken kime güveniyoruz? Neyin saklanıp saklanmayacağına kim karar veriyor? Sadece bu seçenek tek başına geleceği şekillendirmeye imkân veriyor. 

Amerika Birleşik Devletleri’nde en azından Kongre Kütüphanesi var, ama tüm sosyal medya platformlarının getirdiği veri seliyle başa çıkmaya aynı düzeyde hazırlıksız. Kitapları, dergileri, televizyon programlarını ve filmleri gelecek kuşaklar için koruyalım. Fakat kamusal yaşamlarımızın çoğu online geçiyor. Bir milyondan fazla izlenen her YouTube görüntüsü Kongre Kütüphanesi’nde sonsuza dek korunmayı hak etmiyor mu? Yoksa sadece ABD politikasıyla ilgili olanlar mı hak ediyor? Ya Kanadalı klipler? Peki İngiliz olanlar? Brexit kayıtlarına yer yok mu?

Tüm ülkelerde sosyal medya platformlarını kaydetmek için Kongre Kütüphanesi var mı? Yanıt: Hayır yok. Kuruluşunuzun çürümekte olan bant arşivi gerçek bir sorun ise, yarattığımız dijital kara delik çok daha önemli bir sorun. 

Google, Facebook beğenmeleri ve diğer birçokları, barındırdıkları tüm içeriğin korunmasını ve arşivlenmesini gönüllü olarak garantilemiyorlar. Bunların hiçbirisi iflasa veya “iş değişikliklerine” karşı güvende değil. 

Profesyonel kapasitede radyo dalgalarıyla yayınlayan, internette canlı yayın yapan veya sosyal medyaya içerik koyan herkes, bunları en az 10 yıl arşivlemekten sorumlu. ABD’deki medya uzmanlarının ve şirketlerinin arşiv kaydetmelerini gerektiren “Sarbanes-Oxley Act” yasasını düşünelim. Hazır bu iş üzerinde çalışırken, ben olsam standartlaştırılmış bir üst veri seti ve değişiklik yapılmasını engelleyecek bir dijital parmak izini zorunlu kılardım. 

Şirketler ve kişiler şimdi ek maliyet, iş yükü ve diğer birçok problemden bahsedecekler. Finans endüstrisi “Sarbanes-Oxley Act” ile iyi başa çıktı. Mazeret yok. Hiçbir zaman da olmadı. Bu konu teknoloji sorunu değil. Onlarca yıldır olmadı. 

Depolama maliyetleri? 1000TB veya 1PB disk deposuna 40.000 Amerikan Dolarından daha düşük bir maliyetle sahip olunabiliyor. Bu yaklaşık olarak 40.000 saatlik XDCAM HD422 görüntüyü kaydedebilir; ya da kolayca hatırlamak için 1 saati 1 dolar diyebiliriz. Bu maliyet sürekli ucuzluyor. Bunu kendi işletme modelinde finanse edemeyecek bir kuruluş olmamalı. Ayrıca zorunlu arşiv “sıkıntısı” işin korunmasına yardımcı olacak ve anlaşmazlık durumlarında yasal kanıt rolü oynayacaktır.

Konu para değil. Arşivin cazip olmadığı görülüyor. Daha da kötüsü, çoğu yönetici arşivi hiç iyi yönlerini görmeden tamamen bir maliyet faktörü olarak görüyor. 

Artık bunun nasıl bir dar görüşlülük olduğu üzerine eleştirilerime başlayabilir ve tüm kurum çapında arşivin tüm varlıkları haber, spor, dizi, belgesel, çocuk programları, realite programlarının planlamasında ve yapımında çalışan herkes için kullanılabilir duruma getirdiğini ve harcanan parayı fazlasıyla geri kazandırdığını söyleyebilirim.  “Kullanılabilir” derken yapım sırasında ve günlük çekimleri de kast ediyorum; yayınlanan, görüntü akış veya sosyal medya ortamlarına aktarılan belli bitleri değil.

Ama özellikle büyük kuruluşlarda gerçek bu değil ve birçok düzeyde görmemezlikten geliniyor. 

Bilinçli veya olmadan şunları sormak gerekiyor: a) Bu bana katkıda bulunur mu? b) Bütün bunlar yapıldığında hala burada olacak mıyım ve takdir görecek miyim? c) Yılın bu ve gelecek çeyreğinde kar-zarar tablosun da olumlu etkisi görülecek mi? d) Bunu yaptığım için eğlenecek miyim? Yanıtların çoğu olumsuz ise, büyük resmi görme şansı da azalıyor.

Evet, belki bazıları silolarda yapım varlık yönetim sistemleri (Production Asset Management Systems- PAM) içeren haber sistemlerini önerecek. Bütün bunlar yapım iş akışını hızlandırma kategorisine giriyor, ama stratejik, uzun vadeli arşivlemeyi hedeflemiyor. 

Sonuç olarak kanun koyucuların medya şirketlerine ve profesyonellerine arşiv tutmayı zorunlu kılmaları ve bunu tam olarak nasıl yapacaklarını belirlemeleri gerekiyor sosyal medya dahil. “Sarbanes-Oxley Act” yasası yine akla geliyor, bu ve benzeri kanunlar olmadan uzun vadeli arşiv stratejileri benimsenmeyecektir. Arşivleri tutanlar ve koruyanlar gelecek kuşakların içinde bulunduğumuz döneme dair algılarını şekillendirecek ve belirleyecekler. Bunun kim olmasını istiyorsunuz? 

Cinegy ürünleri hakkında detaylı bilgi almak için info@cinegy.com.tr adresine yazabilir veya www.cinegy.com.tr web sayfasını ziyaret edebilirsiniz