Reklamı Kapat
Anasayfa > Makaleler > Türkiye’de OB Van Aracında Çalışan İlk Kadın S. Zeynep Mengioğlu
Türkiye’de OB Van Aracında Çalışan İlk Kadın S. Zeynep Mengioğlu
18.11.2021 11:54

S. Zeynep Mengioğlu profesyonel ses dünyasında büyüdüğü yıllar boyunca edindiği ustalığı, bugün İstanbul’daki Saran Medya’nın bir parçası olan HD Protek’te bir ses mühendisi olarak kullanıyor. Calrec Brio, Omega ve Summa konsollarını kullanıyor ve uzmanlık alanı spor yayınları.


Kaynak / Calrec


Nasıl ses teknisyeni oldunuz ve bu alana girmeniz için kim ya da ne size ilham verdi? Şu anki göreviniz ne?

Ailemin bir ses sistemleri şirketi vardı. Tüm tekniklerini öğrenerek büyüdüğüm için, ses alanına özel bir ilgi geliştirdim.

Mezun olduktan sonra İstanbul’a taşındım ve ulusal kanallarda müzik eğlence programlarında çalışmaya başladım.

SD’den HD çözünürlüğe olan teknolojik geçişe tanık oldum, matriks kullanmaya başladık, mono yayınlardan Dolby Stereo yayınlara geçtik. Ekipmanlar AES ile çalışmaya başladı ve dijital mikser zorunluluk haline geldi. Geçişten önce dijital mikserlerle ilgili hiç bilgimiz yoktu.

2008’de Saran Media Group; Türkiye’de ilk kez bir HD OB van aracı kurmaya karar verdi. Bu projenin kurulumunda çalışmamı istediler ve ses ekibini kurdum ve çalışmaya başladık. 

İlk kez OB van aracı kurulumunda çalışıyordum. Yeni ekipmanlar hakkında öğrenme ve birçok yeni teknolojiyi anlama konusunda çok heyecanlıydım. Teknik gelişimim için çok önemli bir fırsattı. Kurulum ve işletim aşamasında yepyeni bir dünya ile tanışıyorduk.

Calrec ürünleriyle çalışmaya ilk ne zaman başladınız? Bugün Brio, Omega ve Summa konsollarını kullandığınızı biliyoruz, ama bize üzerinde çalıştığınız programlara ve projelere örnekler verebilir misiniz?

2012’de Saran üçüncü OB van aracını kuruyordu. Bu proje için bir mikser arayışındaydık. IBC’de birçok farklı konsolu inceleme fırsatımız olmuştu. Diğer OB van’larda kullandığımız farklı markalar vardı. Müşteri talepleri doğrultusunda ürün çeşitliliğini seven bir şirketiz. Projemize uygun olarak Calrec Türkiye distribütörünün önerdiği Calrec Omega, seçeneklerin arasındaydı. Ürünü inceleyince tüm gereksinimlerimizi karşılayacağını fark ettik ve tercihimizi bu yönde kullandık. 

Saran Media, Türkiye’de çok önemli bir teknik servis sağlayıcı ve birçok uluslararası organizasyonun hak sahibi. Türkiye’de birçok TV platformunun çözüm ortağı. 

Saran teknik ekibi alanında uzman, uzun yıllardır bu sektöre emek vermiş çok önemli isimlerden oluşuyor. 13 yıldır bu ekibin bir üyesi olarak ulusal ve uluslararası spor yayınlarında çalışıyorum. UEFA, FIFA, FİBA, Euroleague, Türkiye Süper Ligi gibi spor organizasyonlarında ve bir çok TV programında çalışıyoruz.

Calrec konsolları çalıştığımız projelerin tamamı üzerindeki gereksinimlerimizin hepsini karşılıyor. Teknik özellikleri ve kullanışlı arayüzleri sayesinde projelerimizde önemli bir yere sahipler.

Spor yayınlarının diğer yayın tiplerinden ne farkı var?

Spor yayınlarının en büyük farkı anlık koşul değişimleridir. Bir akışa bağlı olmayan, kontrolsüz ve her an değişim gösteren ses kalitesi ve seviyeleri, farkı yaratan asıl unsurdur. Anlık, hızlı ve kontrolsüz değişkenlerle çalışmak zorundasınızdır. 

Mesela futbol için; büyük bir alandan birçok farklı konumdan çeşitli mikrofonlar ile topladığınız çeşitli seslerin arasından görüntüyle uyumlu, mantıklı bir sonuç elde etmeniz gerekiyor. Tüm bu çoklu değişkenlere yanıt verebilmeniz için, anında tepki, hızlı çalışma ve teknik bilgi öne çıkıyor. Ve hataya hiç yer yoktur. 

Bu tarz canlı yayınlarda hatayı düzeltmek söz konusu değildir. Spor ekranları çok sayıda taraftar tarafından takip edildiği için ufacık bir hata bile infiale neden olabiliyor. Bu noktada oyunu okuyacak bilgi ve deneyimin yanında, öngörü de özellikleriniz arasında olmalıdır.

Bence canlı spor ve TV programı için ses miksi yapmak arasındaki en büyük fark, değişkenlerin sayısı ve bunun getirdiği riskler.

Televizyon programlarında her şey önceden planlıdır, oldukça kesin bir sıralaması (akış) vardır ve herkes akışa uygun hazırlıklarını tamamlayarak yayını gerçekleştirir. Elbette koşulların değişkenlik gösterdiği yayınlar da vardır ancak yine de standart bir süreçtesinizdir. Fakat canlı spor yayınlarında biraz sonra neler olacağı kesinlikle bilinmez ve bu teknik ekip için her an tetikte olmayı gerektiren büyük risktir. 

Ayrıca dış yayıncılıkta hava koşullarına uyum sağlamak zorunda olmak ve devamlı seyahat halinde olan ekipmanların sağlığı da bir diğer risk koşulu ve farklılıktır. Spor ile ilgili her bölge/ülkeye seyahat ediyoruz. O kadar uzun yolların ardından OB van’ı açtığınızda aktive olmayan bir ekipman veya soğuktan tepki vermeyen bir sistemle karşılaşmak istemiyorsanız, tercihlerinizin koşullara dayanıklı olması da riskinizi aza indirgeyen bir unsurdur. Oysa ki bir stüdyoda olsanız yerinde çözüm üretebileceğiniz daha fazla imkanınız vardır.

Calrec’in diğer konsollardan farkı ne ve kullanırken en sevdiğiniz şeyleri ne? Calrec’in öne çıkan ve işleri yapabilmenize gerçekten yardım eden özellikleri neler?

Kolayca erişilen kullanıcı arayüzünü seviyorum. O Ses Türkiye programı üzerinde çalışırken “track” butonlarını kullanıyordum. Track opsiyonu kanal kayıt yapmamız gereken o projede az efor harcayarak kayıtçılara kaynakları göndermenin en kolay yoluydu.

Gürcistan’da gerçekleşen Eurovision JR projesinde Calrec Omega ses ekibimizin en iyi dostuydu. Dolby surround mikslenen o projede yeteneklerinin tamamını kullanma fırsatı yakaladık. 

Eşzamanlı 5.1 ve stereo miks sinyal yaratmak için otomatik downmiks özelliğini kullandık. Farklı tiplerde ses sinyallerini daha kolay hazırlamamızı sağladı.

Çalışırken en çok keyif aldığınız projeden bahsedebilir misiniz? Bugüne kadarki kariyerinizdeki en önemli noktalar neler?

Euroleague Final Four 2012 İstanbul en çok zevk aldığım projelerden birisi oldu. Host (asıl sinyal sağlayıcı) OB van olarak ilk kez bu kadar kapsamlı bir uluslararası yayındaydık. Ve bugüne kadar hep Avrupa’da takipçisi olduğumuz organizasyonun ev sahibiydik ve tüm teknik altyapımızla dünyanın gözü kulağı önündeydik. Yaptığımız ses miksi, dünya çapında çok sayıda kişi tarafından dinleniyor olduğu bilgisi heyecanı arttırırken, bir hata yapar mıyım endişesi de stresimi arttırıyordu.. Euroleague ekibi ile uyum sağlamamız kolay oldu. Maç öncesi akışı alışık olmadığımız hızdaydı ve hiç hata yapmadan takip etmeniz gerekiyordu. Aynı zamanda da diğer yayıncılara sağladığımız yayın sinyallerini devamlı kontrol etmek zorundaydık. Ve interkom sistemindeki talepler de sıra dışıydı! Saha içinde uluslararası önemli TV kanallarına teknik hizmeti sorunsuzca sağlamak, Türkiye’nin de aynı teknolojiye hakim olduğunun gösterisi gibiydi. Host Broadcaster olarak çalıştığımız ilk önemli proje oldu. Elimizin altındaki fader’ların dünyada izlenen bir yayını kontrol ettiğini bilmek çok sıradışı bir deneyim ve heyecandı. O zaman aynı yayın aracından içinde hem asıl sinyal sağlayıcı (host) hem de yerel yayıncı olmamız gerekiyordu. Şimdi işler bambaşka planlanıyor ama o dönem bizleri en çok zorlayan sanırım farklı miksleri aynı kaynaktan yapmaktı. O projeyi hiç sorunsuz tamamlamak benim için gerçek bir mutluluktu. Bunun ardından başka kuruluşlar için çok daha zorlu ve karmaşık projeler üzerinde çalıştık, farklı deneyimler ve başarılar elde ettik ama ilkler her zaman özeldir.

Kariyerimde HD Protek gibi sektörün önde gelen teknik bir firmasıyla çalışmak gerçek bir fırsat. Yapım ekibimizle son 13 yıldır birçok önemli uluslararası proje üzerinde çalıştık, birçok ülke ve organizasyonda gerek teknik ekip gerekse servis sağlayıcı olarak rol aldık. Deneyimimize ve bilgimize güvenerek bu organizasyonlarda yer almamızı sağlayan Saran Media ailesine bu noktada teşekkür etmem gerekiyor, çünkü UEFA, Euroleague, FIFA, FIBA, F1, WTA ve ANZAC gibi önemli organizasyonlarda çalışma fırsatı verdikleri için kendimi çok şanslı hissediyorum. Kariyerimdeki köşe taşlarından bazıları ve benim için harika deneyimler. 

Yayın sesi alanında harcadığınız zaman boyunca tanık olduğunuz en önemli teknolojik dönemeçler nelerdi ve çalışma şeklinizi nasıl değiştirdi?

Bence analogdan dijitale geçiş en önemli değişiklik oldu. Sinyalleri birleştirmek ve bağlantıları yönetmek için kabloları bir bağlantı paneline takmak yerine dijital bir yönlendirme matriksi kullanabilmek bir devrimdi. Çalışma şeklimizi ve yapılandırma hakkında düşünme tarzımızı tamamen değiştirdi. Yapabileceklerimizin sınırları genişledi, esneklik ve hız kazandık. Yepyeni bir dünyaya açılan kapı gibiydi matriks kullanmaya başlamak. Düşündüklerimizi hızla, anında ve az eforla yapabilmeye başlamıştık. Çeşitli yerlerden sinyal atlatarak sonuca varmak yerine bir dokunuşla sonuç alabilmek mucizevi bir keşif gibiydi. Önümüzdeki işleri projelendirirken daha esnek düşünebilmek ve kolayca uygulamak işlerimizi daha keyifli hale getirdi. Dijitalin hayatımıza girdiği ilk dönemlerde yeni bir dil öğrenmek durumunda kaldık ama mesleğimize katkısı ve teknik düşünce sistemimizi dönüştürdüğü noktadan memnunuz. 

Şimdi hayatımıza yeni bir dil daha girmek üzere, dünyadan takip ettiğimiz üzere IP tabanlı sistemler yeni bir dönemin daha başlangıcı olacak. Bu dönüşüm için nasıl bir süreç bizi bekliyor, önümüzdeki yıllarda göreceğiz. 

Sektör ses denetimi, ağ bağlantısı ve dağıtım için IP tabanlı çözümlere yöneliyor. Bu değişimler üzerindeki deneyiminiz ne, ve IP ile neler deniyor ve nasıl çalışıyorsunuz? Sizin dünyanıza etkisi ne oldu?

Seste henüz etkin bir IP tabanlı sistem kullanmadık ama yeni projelerde elbette önümüze çıkacaktır. Şimdilik kullanımımız interkom sistemlerinde sınırlı. Sağlayacağı geniş bant aralığı, kayıpsız transfer sanırım avantajlarımız olacak ama hayatımıza henüz tam entegre olmadığı için çok iyi bilmiyorum. Gelişen teknoloji, beklentiler ve covid sürecinin getirdiği bir sonuç olarak IP tabanlı yayıncılık özellikle uzaktan erişim imkanı tanıyacağı için yepyeni bir çağın başlangıcı olacak. Bu gelişmeler tüm iş akışımızı ve planlama şeklimizi etkiler. Sanırım bir noktada tamamen yeni bir dil öğrenmemizi gerektirecek ve önümüzdeki yıllarda farklı yapım tarzlarını düşünmemizi gerektirecek bir dönüşümün eşliğindeyiz. Mevcut tüm alışkanlıklarımız, yenileriyle değişecek gibi görünüyor.

Covid-19 şu anda işinizi nasıl etkiliyor? Yakında yaptığınız bir projeyi büyük ölçüde nasıl etkiledi?

Karantina sırasında bizzat oraya gitmeden ve daha az kişiyle nasıl uzaktan yapım gerçekleştirebileceğimizi düşündük.

Türkiye’de spor yayınları, diğer sektörlere oranla oldukça hızlı normale döndü. Covid kurallarına uyarak ve her hafta PCR testi yaptırarak projelerimize devam ediyoruz, fakat uluslararası karşılaşmaların iptal edilmesi, çok fazla iş kaybına neden oldu.

İşler azalınca birçok teknisyen işsiz kaldı. Müzik sektöründe çalışan meslektaşlarımız ve bu sektördeki tüm emekçiler ağır yara aldı. Ayrıca birçok yapım, karmaşık teknik gereksinimleri olmayan, daha basit formatlara geçti. Spikersiz, muhabirsiz, seyircisiz maçları hayal bile edemezdik ama maalesef gerçek oldu. 

Herkes için gerçekten tuhaf bir dönem. Çalışma şeklimizi, seyahat ve konaklama koşullarımızı değiştirmek zorunda kaldık.

Projelendirdiğimiz birçok organizasyonun iptali, planları ve kazançları etkiledi. Bu kadar keyifsiz çalışma şartları herkeste olduğu gibi bizde de motivasyon düşüklüğüne sebep oluyor ama herşey gibi bu duruma da alışıyoruz sanırım. 

Her şeye rağmen daha fazla iptal ve iş kaybı olmadan eski güzel günlerimize dönebilmeyi umuyorum.

Ses Mühendisleri Derneği’nin (Audio Engineering Society) raporlarına göre ses mühendisleri ve yapımcılarının sadece %5 ila %7’si kadın. Sizce durum neden böyle? Deneyimlerinizi paylaşır mısınız?

Türkiye’de bir OB van aracında çalışan ilk ve tek kadınım. İlk yıllarımda teknik bilgim ve yeteneklerim yerine cinsiyetimle değerlendirildiğim ve kadın olmanın bu sektör için bir sorun gibi algılanması dolayısıyla çok zor zamanlar geçirdim. Ekibin bir parçası olabilmek için mesleki yeterlilik haricinde fazladan sosyal çaba göstermem gerekti.

Kadına alışık olmayan bir toplulukla karşı karşıyaydım, hareketlerinin, söylemlerinin, davranışlarının kısıtlanacağını sanıyorlardı. Eskisi gibi rahat olmayacaklarını savunuyorlardı. İlk tepkiyle karşılaştığımda o koşullarda yaşamanın bir kadını zorlayacağını düşünerek beni korumak amacıyla tepki gösterdiklerini sanmıştım. Sanırım cinsiyetçilik ile ilk karşılaşmam olduğu için anlam verememiştim. Ama olay tamamen erkek işi olarak düşünülmesinden kaynaklıymış. Evet koşullar zor, dengesiz bir yaşam sistemi, gece ve tatil günlerinde çalışılan bir sektör ve bu bir düzeni engelliyor. Ama bu durum bir erkek için de bence negatif bir koşul. Kabul etmek gerekir ki sektördeki herkesin insan olarak farklı bir yaşam sistemi var, bu erkekler tarafından daha kolay tolere edilebilir gibi görünüyor sadece. Ben sektörümde 15. yılımdayım. İlk yola çıktığımda yüreklendiren birkaç iyi adama teşekkürü unutmalayalım bu noktada. O dönem tepki gösterenler ise şimdi iyi arkadaşlarım. Beraber birçok zor koşul yaşadık ve onlar da farkımız olmadığını kabul ettiler artık. İş hayatlarındaki bir kadının varlığı; tahmin edip tepki gösterdikleri hiçbirşeye sebep olmadı. Ben kendi açımdan düşündüğümde, düzensiz hayatın özel hayatıma negatif etkileri hariç bir olumsuzluk görmüyorum. Belki biraz giyim ve davranış tarzım koşullara uyum sağlamış olabilir tabii ama işime aşık olduğum için bence hiçbiri sorun değil. 

Maalesef bu sektör hala çok fazla erkek egemen ve çalışma ortamlarıyla koşullarıyla kadınlar için zor. 

Kadınlar sahada pek yaygın olmadıkları ve bu nedenle işe alınacak kadın pek bulunamadığı için, sektör gerçekten bu yönde ilerlemiyor. Kadınların ilgi göstermemesi bence böyle bir alanı bilmiyor olmalarından kaynaklanıyor. 

Fiziksel güç gerektiren bir iş yapmıyoruz. İyi bir teknik bilgi, beceri, teknolojiye hızla uyum yeteneği, çeşitli koşullarda çalışma motivasyonu, sosyal uyum bence bu sektörde çalışmak için yeterli. Umarım zamanla talep yoğunlaşır ve biz de Avrupa’daki kadınlar gibi tekniğimiz ve yeteneklerimizle sadece insan olarak değerlendirilmeye başlarız. 

Bence artık yeni kuşak ile bu durumun değişim zamanı geldi ve profesyonel ses dünyasında daha fazla kadın görmeye başlayacağız. Zihinleri, bakış açıları, dünya algıları farklı bir yeni nesil geliyor. Ayrımcılığı kabul etmeyen bir yapıları var. Sadece işini iyi yapan insan olmanın yeterli olduğu günler geliyor. Erkeklerle kadınların vizyonlarının ve düşünme şekillerinin farklı olduğu gerçek, ama farklılıklardan güzel fikirlerin doğacağına hep inandım ve tüm mücadelem bu yönde oldu. Bu farklılığı keyifli bir avantaja çevirmek ve birlikte gelişerek çalışmak bence yeni nesilin elinde. 

Önümüzdeki beş yılda sesin evrimini nasıl görüyorsunuz?

IP tabanlı sistemler gerçekten sektörümüze nüfuz etmeye başladığında uzaktan daha fazla teknoloji kullanmaya başlayacağız. Maliyet ve verimlilik hesapları neticesinde tahminen bu durum sahada daha az teknik personel bulunmasına sebep olacak. 

Belki de sahaya tek bir teknisyen gidip mikrofonları kuracak ve sinyalleri fiber yoluyla rejiye aktaracak.

Çekim yerlerinde daha küçük OB van ve ekipler ile sonuca ulaşabileceğiz. Çok daha fazla yapım uzaktan olacak ve ses miksi için orada olmak gerekmeyecek.

Ne yazık ki yeniden tasarlanan küçük OB van araçlarının kullanımıyla birlikte bu yeni çalışma şekilleri nedeniyle bence iş kayıpları olacak. Tabii ki bunlar henüz hayatımıza girmemiş bir teknoloji için sadece tahminler. 

Ancak fikrimce spor yayıncılığında sahada bulunmak önemli ve tamamen uzaktan gerçekleşecek bir yayıncılığın benimsenmesi zor. Ama kim bilir, belki de yayıncılığın daha iyi ve farklı yöntemlerinin olduğu ortaya çıkacak. Zaman, koşullar ve teknoloji bize ne yöne evrileceğimizi gösterecek. Şu an bu hızda ilerleyen gelişim sürecinde öngörmek gerçekten zor.

Mühendislere Calrec konsol kullanarak miks için verebileceğiniz ipucu var mı?

Bir yapım sırasında beklenmedik bir şey olursa ses operatörleri farklı kaynakları fader’lara atamak için çok vakit kaybediyorlar. 

Ben tüm kaynakları farklı layer’larda fader’lara atıyorum ve ilk layer’da gruplandırarak çalışmam için uygun hale getiriyorum, böylece daha hızlı tepki verebiliyorum. Hızlı gereksinimlerim için link ve colone iyi bir çözüm.



En Çok Okunanlar
Dergi