Reklamı Kapat
Anasayfa > Söyleşiler > Gişe Rekorları Kıran Filmlerin Senaristi Scott Lobdell
Gişe Rekorları Kıran Filmlerin Senaristi Scott Lobdell
19.04.2019 16:36

Söyleşi: Şadan Alptekin / Marmara Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Radyo TV Alanı) Meslek Dersleri Öğretmeni


Genç yönetmen, aynı zamanda öğrencim olan Özlem Altıngöz’ün yardımıyla, “Ölüm Günün Kutlu Olsun” ve 1993-1996 yılları arasında yayınlanan TV dizisi “X-Men” başta olmak üzere dünyaca ünlü filmlerin senaryolarını yazan ve ülkemizde aynı zamanda çizgi romanlarıyla da tanınan ünlü senaryo yazarı Scott Lobdell ile iletişime geçerek merak ettiğim soruları sorma şansını yakaladım. Dünyaca ünlü bir senaryo yazarının son derece samimi cevaplarını bu söyleşide okuyabilirsiniz.


“Altı yıl boyunca ABD merkezli çizgi roman yayımcısı Marvel Comics’ten gelen ret mektuplarına rağmen pes etmedim ve sonunda ben kazandım!”

Şadan Alptekin: Sayın Lobdell, şu anda çok değerli öğrencim Özlem Altıngöz ile birlikte uzun metrajlı bir film üzerinde çalışıyorsunuz. Öncelikle kolay gelsin demek isterim. Geçmişte; “X-Men” TV dizisi, “Chasing Alice”, “Mosaic” ve “Happy Death Day” gibi birçok harika filmin senaryosunu yazdınız. Ancak, bu filmlerin senaryo yazarı olmanın yanında Türkiye’de çizgi roman yazarı olarak da tanınıyorsunuz. Özellikle “Superman” çizgi roman serisi ülkemizde çok ünlüdür. Çizgi roman maceranız nasıl başladı? Yeteneğiniz dışında hangi eğitimleri aldınız?

Scott Lobdell: “X-Men” televizyon dizisinin kısmen 90’lı yıllardaki çizgi roman çalışmama dayandığını unutmayın lütfen. Aslında dizi için yazmamıştım ama Imdb’de bu şekilde listeleniyor. Bu küçük açıklamadan sonra sorunuza yanıt vereyim… Dürüst olmak gerekirse bu konuda çok az eğitimim var. Üniversitede psikoloji dersleri aldım ancak mezun olmadım. Bir yazar olarak doğuştan gelen bir yeteneğim olduğunu söylemek isterim ama bunun doğru olduğunu kesin olarak söyleyemem. İlk çalışmalarımı okuduğumda, hikaye yapısını anlamadığımın açık olduğunu görüyorum… Aslında ben o zamanlar “havalı fikirler” olduğunu düşündüğüm şeyleri yazıyordum. Altı yıl boyunca Marvel Comics’ten gelen ret mektuplarından sonra her zaman ya benim ya da Marvel’in pes edeceğini söylemiştim. Sonunda onlar pes etti ve kapıdan girmeme izin verdiler. Sanırım, reddedilme fırınında dövüldüğüm kadar “öğrenmediğimi” rahatça söyleyebilirim. Açık olmak gerekirse, evet cevabına ulaşmamı sağlayan şey, reddedilme nedenini incelemek ve tüm hayırlardan bir şey öğrenmekti. Bir yaratıcının sadece “onlara göstereceğim!” tavrına sahip olmasının iyi bir fikir olduğunu söyleyemem. Karşılık olarak dünyanın size öğretecek çok şeyi var aslında. Sizin sadece her zaman öğrenmeye ve daha iyi olmaya açık olmanız gerekiyor.

“Süpermen’i yıllardır bu kadar ilginç kılan şey, dünyadaki tüm gücü elinde tutan bir adam olmasıdır.”

“Süpermen” çizgi romanı, 1938’den beri American DC Comics  tarafından seri olarak yayınlandı. Çizgi roman dünyasının en ünlü karakteri olan Superman, senaryosunun yazıldığı ilk yıllarda aslında uçamıyordu bile! Süper güçleri zaman içinde arttı. Sizce Süpermen’in tüm dünyada bu kadar çok sevilmesinin esas sebebi nedir? 

Sadece kendi adıma konuşabilirim ve fikirlerim her zaman dünyadaki herkes tarafından benimsenmiyor! Ama bence Süpermen’i bu kadar ilginç kılan şey, dünyadaki tüm gücü elinde tutan bir adam olmasıdır. Bunu kızları tavlamak için mi kullanıyor? Para kazanmak için mi? Kendisini dünyanın kralı ilan etmek için mi? Hayır. Bu güçleri diğer insanlara, hatta çoğu zaman tanımadığı insanlara yardım etmek için kullanıyor. Ne kadar harika, değil mi?  Hepimiz sahip olduğumuz tüm gücü sadece bir şeyleri daha iyi hale getirmek için kullansaydık dünyanın şu anda nasıl bir yer olacağını hayal edin.

“En iyi çizgi romanların kelimeler sayfaya konmadan önce bile hikayeyi anlatabilmesi gerekir.” 

İyi bir çizer veya çizgi roman yaratıcısı olmak için hangi yolları izlemeliyiz? Çizgi roman sanatı gibi bir tanım yapabilir miyiz? Bu maceraya başlarken örnek aldığınız bir sanatçı oldu mu?

Yıllar önce, MTV ilk yayına başladığında genellikle hikaye anlatımı vurgusundan daha güçlü bir görsel vurgusu vardı. Bu videolar harika görünüyor ama pek bir anlam ifade etmiyordu; ya hiç hikaye anlatmıyorlardı ya da hikaye görsellere gömülüyordu. Bir çizgi roman hikayesi anlatırken, çizimlerin veya görsellerin hikayeyi boğmamasına ya da altını oymamasına dikkat etmek gerekir. En iyi çizgi roman kitapları yüzde 100 yazı ve yüzde 100 sanattan oluşur.

Ayrıca, bana en iyi çizgi romanların kelimeler sayfaya konmadan önce bile hikayeyi anlatabilmesi gerektiği öğretildi ve hala aynı fikirdeyim. Geçenlerde Netflix’te “Train To Buson” (Zombi Ekspresi) adında bir korku filmi gördüm. Bu daha önce adını duyduğum bir Güney Kore filmiydi ve bir gece izlemeye karar verdim. Ama filmin hem altyazısı hem de dublajı yoktu. Bir kere niyet etmiştim, bu yüzden izlemeye başladım. Hem korkunç hem de güzel bir filmdi ve tek bir kelimesini bile anlamadım! Harika bir hikaye anlatımıydı! J.M. DeMatteis, her hikayeyi, her sayfayı çok fazla insanlıkla doldurduğu için benim ustalarımdan biri olmuştur.

“Bütün bu çalışmalar 20 yıl önceydi. Çok yaşlandım!”  

Çizgi roman sanatçısı Gene Ha ile birlikte Phoenix Ministry ve Marvel’in “Fantastik Dörtlü”, “Alpha Flight” ve “The Adventures of Cyclops” senaryoları üzerine çalıştığınızı biliyoruz. Ödüllü bir çizgi roman yazarı olarak bugüne kadar başka kimlerle çalıştınız? 

Neredeyse sayamayacak kadar çok! Bu işte otuz yılı aşkın bir süredir Don Heck ve George Tuska gibi bazı klasik sanatçılardan, Chris Bachalo ve John Romita Jr. gibi günümüz ustalarına ve uzun süredir önemli kariyer adımları atan Jae Lee and Jim Mafood gibi yeni keşfedilmiş yeteneklere kadar pek çok kişiyle çalıştım. En sevdiğim yemek salatadır, çünkü her lokma diğerlerinden farklıdır… Domates, marul ve salatalığın eşsiz bileşiminin nasıl bir tadı olacağını bilemezsiniz. Sadece bu lokmanın tadının bir önceki ve sonrakinden birazcık farklı olacağını bilirsiniz. Bu kadar çok farklı sanatçıyla çizgi roman yazmak da böyle bir şeydir: Aynı sanatçı bile konuya göre farklı olacaktır.  

“Oyuncuya veya sanatçıya hikayeyi anlatması için ihtiyaç duydukları bilgileri ve belki de daha önemlisi işbirliği yapma özgürlüğünü vermek senaristin görevidir.”

Çizgi roman yazmakla senaryo yazmak arasındaki farklar nelerdir? 

Şaşırtıcı şekilde, çok az fark vardır. Bir film için senaryo yazarken hikayeyi ve nasıl görüneceğini düşünmek zorundasınız. (Sahne adını belirtiyoruz ve çekimde neler olduğunu açıklıyoruz...) Bu sanatçının birlikte anlattığımız hikayeyi görselleştirmesine yardım ederken de yaptığımız şeydir. Her iki durumda da yönetmene, oyuncuya veya sanatçıya hikayeyi anlatması için ihtiyaç duydukları tüm bilgileri ve belki de daha önemlisi işbirliği yapma özgürlüğünü vermek yazarın görevidir.

2017 yılında piyasaya sürülen ve 125 milyon dolarlık gişe hasılatı yapan “Ölüm Günün Kutlu Olsun” filminin devamı olan “Ölüm Günün Kutlu Olsun 2”, Türkiye’de 22 Şubat’ta gösterime girdi.

2017 yılında piyasaya sürülen ve 125 milyon dolarlık gişe hasılatı yapan “Ölüm Günün Kutlu Olsun/Happy Death Day” filminde; Tree, öldüğü günü tekrar tekrar yaşar ve onu öldüren kişiyi bulmaya çalışır. Devam filmi olan “Ölüm Günün Kutlu Olsun 2/Happy Death Day 2”de; Tree, tekrar tekrar ölmenin şaşırtıcı bir şekilde önündeki tehlikelerden daha kolay olduğunu keşfeder. Christopher B. Landon’un yönettiği bu filmin senaryosunu yazmak ne kadar sürdü? Bir senaryo çekilmeden önce hangi aşamalardan geçiyor? Karakterler hangi kriterler göre belirleniyor? (22 Şubat’ta Türkiye’de yayınlanan ve bu filmin devamı olan “Happy Death Day 2” filminde yarattığınız karakterlerin de size ait olduğuna dayanarak yöneltiyorum bu soruyu.)

İlk taslağı, telefonumu ve interneti kapatıp senaryo yazmaktan başka hiçbir şey yapmadan dört haftada yazdım. Bir hafta içinde satıldı ve senaryoda çok sayıda revizyon yapmak zorunda kaldım. Sonunda, onu daha sıkı yapmak için revize etmek üzere Christopher Landon getirildi.  (Örneğin ilk senaryoda iki karakter vardı. Açık söylemek gerekirse çok fazla kişiyle yattığı için hatırlayamasa da Tree ile yatan karanlık ve seksi aşkı Brett ve ona aşık bir zeki ama anti-sosyal Carter adında başka bir karakter. Çan kulesinde Tree’yi Tomb’lardan kurtarmak için hayatını tehlikeye atan Brett’ti. Chris taslağını yaptığında Brett ve Carter’ı tek karakterde birleştirdi.) Daha sonra senaryo, Chris onu BlumHouse’a götürüp yönetmek istediği bir sonraki film olduğunu söyleyene kadar on yıl boyunca birçok farklı şirkete geçti. “Onu beğendik!” dediler ve böylece bir tarih yazıldı!

En sevdiğiniz korku filmi hangisi? 

​Ben aslında sevgili Özlem Altıngöz gibi büyük bir korku filmi hayranı değilim. İzlediğim ilk korku filmim bir korku filmi bile değildi. Arsenik Kurbanları’nı (Arsenic And Old Lace) izlediğimde sekiz yaşındaydım ve komedi olduğunu anlamak için çok küçüktüm! Onun bir korku filmi olmadığını öğrendiğimde ise 23 yaşındaydım.

Sıradaki büyük projeniz nedir? 

Şu anda yazmayı bitirdiğim “Odin” adlı bir senaryonun satın alınmasını bekliyorum. “Ölüm Günün Kutlu Olsun”’ tarzı korku filmlerinin bir alt türü olan slasher filmlerine yeni bir bakış açısı kazandırdığı şekilde, intikam filmlerini yeniden canlandırmanın bir yolu. 

Bize biraz da yaklaşan projelerinizden söz eder misiniz?

Yıllarca kendi fikirlerime dayanarak yeni senaryolar yarattıktan sonra, diğer şirketlerin sahip olduğu ana özellikleri temel alan iki işim var. Bana şans dileyin lütfen.

Özlem ile üzerinde çalıştığınız proje sürpriz olduğu için bu konuda herhangi bir soru sormak istemiyorum. Ancak çok merak ettiğimi belirtmek isterim. Yoğun programınızda bana zaman ayırıp sorularımı yanıtladığınız için size teşekkür ederim. 

Rica ederim. Ama size Özlem ile çalışmayı neden sevdiğimi söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. O tam olarak ne istediğini biliyor ve daima anlatmak istediği hikayeye odaklanıyor. Tabii en önemlisi, ne zaman çok entel hissetsem o hep daha fazla kan konusunda ısrar ediyor.

Bu keyifli sohbet için size bir kez daha teşekkür ediyor, çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum.


Ben de size teşekkür ederim. Filmlerde görüşürüz!

Fotoğraf: Özlem Altıngöz