Reklamı Kapat
Anasayfa > Makaleler > FIFA 2022 Dünya Kupası ve Yayıncılık
FIFA 2022 Dünya Kupası ve Yayıncılık
20.12.2022 19:16

Günümüz dünyası rant peşinde koşuyor. Sistem değişmedikçe yapacak bir şey yok. Piyasa koşulları da tamamen kârlılık üzerine kurulu. Bu uğurda ne doğru ne yanlış herşey birbirine karışıyor.

Dünya ekonomisinin freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı gidişi herkesi etkiledi. Yayıncılık sistemleri de spor yayıncılığı da bundan kısmetini alıyor elbette. Para kazanan-kazandıran sporlar üzerine yatırım yapılırken, diğer spor dalları ağırlıklı olarak devletlerin desteğinde veya devletlerin ülke kurumlarını sponsor olmaya zorlamasıyla varlığını sürdürmeye çabalıyor. 

FIFA dünya futbolunun patronu durumunda. Yani kural belirleyici ve karar verici. Onlar da ekonomik çarkların içinde varolmaya çalışıyor. FIFA, 2010 yılında yapılan seçmelerde 12 yıl sonrası için (yani 2022) Dünya Kupası’na ev sahipliğinde Katar’ı tercih etmişti. 

Sokaklarında çocukların futbol oynamadığı, futbol kültürü varolmamış bir ülke niye seçilmişti? Katarlı zengin aşiretlerin birbirlerine hava atmak için kurduğu kulüplerle ite kaka yürüyen, seyircisiz, futbolcusuz, altyapısız Katar neden tercih edilmişti?  Dedikodu kazanları kaynamaya başladı.

FIFA, futbolu yaygınlaştırma amacıyla, kurumun stratejisi doğrultusunda bu seçimlerin yapıldığını ifade etse de asıl gerekçenin altında paranın yattığı çok açıktı. Alınan sonuçlardan ayrı olarak şampiyonaya katılmaya hak kazanan her ülkeye 1,5 milyon dolar katılım parası verildi FIFA tarafından. Şampiyona, finalistlere verilecek bedeller buna dahil değil.  Sponsorlardan, reklamlardan akan gelirler, yayıncı kuruluşlardan alınan lisans bedelleri derken çok sıfırlı bir bütçe çıkıyor karşımıza. Bu kadar büyük paranın döndüğü işlerin dedikodusu da kokusu da çok olur. 

Geçtiğimiz 12 yıl boyunca, bütün ülke topraklarında sadece 1 adet stadın bulunduğu Katar’a Dünya Kupası için 7 stat daha inşa edildi. Tabii ki bunların yan tesisleri, bağlantı yolları filan da eklenirse ortaya kapsamlı bir inşaat süreci çıkıyor.

1976 tarihli ilk stadları, Doha’da bulunan 40.000 kişilik Khalifa International Stadyumu1. Dünya Kupası için revize edildi ve yanısıra 7 stat daha inşa edildi Katar’da. İki buçuk milyonluk Katar nüfusunun %80”i Hindu, Bangladeşli, Sri Lankalı, Nepalli, Pakistanlı göçmenlerden oluşuyor. Sadece yeraltı kaynaklarıyla yaşama tutunmaya çalışan bu çöl ülkesinin birçok aşiret zengini var. İnşaatlarda onlar değil göçmenler çalıştı tabii ki. On binlerce işçi 12 yılda statları ve çevre inşaatlarını yetiştirmeye çalıştı. Günde ortalama 12 kişinin inşaat kazalarında öldüğü dedikodusu doğrulanmasa da kayıp iddaları oldukça fazla2. Olumsuz çalışma koşullarına direnen ve basına konuşan işçiler ve işçi liderleri güvenlik güçlerinin baskısına ve tutuklamalara maruz kaldı. Katar’lı yetkililer bize çok benzer biçimde açıklamalarla işi savuşturmaya çalıştı:”bu işin fıtratında var!”3

Herneyse, organizasyonun Katar’a verilmesi, Katar’daki hazırlık süreçleri ve ortaya çıkan sonuçlar bakımından FIFA 2022 Dünya Kupası daha çok konuşulmaya devam edecek gibi duruyor.

Ben asıl işin mesleğimizle ilgili olan tarafından yani yayıncılık bölümünden söz edeceğim.

Host Broadcaster olarak tanımlanan ve ana yayıncılık hizmetlerini sağlayan firma İsviçre kökenli HBS (Host Broadcast Services). 1999 yılında gerçekleştirdikleri 2002 FIFA World Cup Korea/Japan yayınından sonra neredeyse dünyadaki pek çok uluslararası organizasyonun ana yayıncılık görevini üstlenmişler (https://www.hbs.tv/). Bugün konularında otorite durumundalar.

HBS bu tip organizasyonlarda işin teknik altyapısını, teknolojik yatırımını, prodüksiyonda hizmet verecek kişileri seçip bütün operasyonu yönetecek şekilde çalışıyor. Hizmet sadece maçların canlı yayınını gerçekleştirmekle bitmiyor. Yayın hizmeti verilirken aynı zamanda etkinlikle ilgili içerikler de üretiliyor. Maçlarla ilgili çeşitli klipler, haberler, belgeseller, sokak röportajları, sporcu ve takım izlemeleri ve onlardan üretilen haber/magazin görselleri, hem uluslararası yayıncılar hem de sosyal medya için içerikler hazırlanması ve bunların dağıtımı gerçekleştiriliyor. HBS bunların yanında IBC’yi de yönetiyor. Yayın hakkını satın almış olan bütün TV kanallarına ve Dijital Platformlara bağımsız hizmet desteği verebiliyor. 

Diyelim ki ülkemiz yayıncısı TRT, Al-Rayyan Stadındaki maç için stadın önünden canlı bağlantı desteği istedi. Ana Yayıncı Kuruluş HBS (Host Broadcaster) bunu organize ediyor ve bu iş için ayrılmış olan alana TRT için canlı yayın seti kuruyor, kameramanını, ışıkçısını, sesçisini ayarlıyor. TRT muhabirine sadece bu yere gelip konuklarıyla yayına çıkmak kalıyor. Dünyadaki bütün kanalların yayın ihtiyaçlarından stüdyo alanına, anlatım pozisyonlarına ve tabii ki IBC operasyonlarına kadar her şey için gelen talepler, Host Broadcaster tarafından karşılanıyor. Elbette bedeli karşılığında.

8 grupta mücadele edecek 32 ülkenin katıldığı FIFA 2022’de gerçekleşen 64 maç 8 farklı statta oynandı. Bütün bu operasyon için Dünya Kupası yayıncılık hizmetlerinde 2500’ün üzerinde kişi görev yaptı. 

Bu yıl gerçekleştirilen kupanın kış aylarına denk gelmesi bölgenin doğa koşullarından ve hava sıcaklığından kaynaklanıyor. Çölün en serin olduğu tarihlerde oynanan FIFA Dünya Kupası, daha önce yapılan tüm kupalardan daha fazla teknolojik yenilik içeriyor. 

Bunlardan biri HDR’ye dayalı tek katmanlı bir prodüksiyon standardı olan IP’ye geçiş ve tabii ki kullanıcılar tarafından çok beğenilen oyunlar, Fan Feed applikasyonu gibi yeni dijital hizmetler. Her etkinlikte olduğu gibi, her yenilik beraberinde pek çok zorlukla birlikte gelir. HBS bu sorunları seyirciye yansıtmadan çözmeye çalıştı. Yeni nesil iş akışları ve yayıncılık konusunda pek çok esneklik sağlayan IP internet protokolü tabanlı yayıncılık, bu yılki kupanın özelliklerinden.

Son 5 yıldır özellikle Avrupa’da imal edilen bütün canlı yayın araçlarının 4K-IP tabanlı hazırlanması, dünyada kullanılacak gelecek 20 yılın yayıncılık teknolojisi hakkında fikir veriyor. 

HBS’nin CTO’su Christian Gobbel (solda) ve CEO’su Dan Miodownik Dünya Kupası için hazırlanan IBC nin DOHA’da kurulan sistem odasında

IP altyapı özellikle operasyonel olarak büyük kolaylıklar sağlıyor. Bir canlı yayın aracındaki ve yayın sistemlerindeki kilometrelerce uzunlukta kablo sayısı ve ağırlığının neredeyse yarıdan fazla azalması bir yana, iletimin hızı ve uzak operasyonlara (uzaktan yönetim/kurgu/reji vb) olanak sağlaması, IP sistemlerin özellikleri olarak gözümüzü kamaştırıyor. Katardaki 8 stat ve 32 antreman sahasında sürekli bir faaliyet söz konusuydu. Her gün 8 takımın antremanı izlenmeli ve kayıt altına alınmalıydı. Bunun için 32  anteman sahasında 4 er kamera çalıştı. Uzaktan kumandalı 24 tane kamera unilateral   (talep eden yayıncı için bağımsız yayın hizmeti) yayınlarda hizmet verdi. Tamamı IBC tarafından uzaktan denetlenen remote kameralar, sporcu çıkış tünellerinde, anlatım pozisyonlarında, taktik gözlemlerde (istatistik ve grafikler için), beauty shot dediğimiz spor alanını en geniş ve en haşmetli gösteren konumlarda kullanıldı. 

FIFA 2022 dünya kupasındaki yeniliklerden birisi de maçlarda kullanılan toptu. FIFA Dünya Kupaları için üst üste 14. topunu üreten Adidas’ın Al-Rihla (yolculuk) adını verdiği resmi maç topu pek çok yeniliği bünyesinde bulunduruyor. Al-Rihla, havada daha hızlı hareket eden ve maksimum maç hızına dayanacak şekilde tasarladı. Adidas laboratuvarlarında, rüzgar tünellerinde ve sahada yapılan titiz veri toplama işlemlerinin ardından imal edilen Al Rihla’nın, sahada optimum doğruluk ve güvenilirlik derecelerine sahip olduğu iddia ediliyor. Katar’ın kültüründen, mimarisinden, ikonik gemilerinden ve bayrağından ilham alarak biçimlendirilen Al-Rihla, yalnızca su bazlı mürekkepler ve yapıştırıcılarla üretilmiş. 

FIFA son yıllara kadar, dünyadaki ileri teknolojileri kullanmaktan özellikle kaçındı. Oyunun içinde hem hakemleri hem yayıncıları hem de izleyicileri tereddütte bırakacak tartışmaların önüne geçilmesi gelişen teknolojik malzemelerle mümkündü. Ama FIFA bu teknolojilere sürekli direndi. Laboratuvarlarda spor hizmetleri veren firmalar pek çok teknik geliştirdi. Topun kale çizgisinden tam olarak geçip geçmediği, ofsayt pozisyonları, oyuncu ve top pozisyonlarının  tartışmaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi  son otuz yıldır teknolojik olarak mümkündü. Ama FIFA yönetimi her seferinde bir bahane ileri sürerek önlerinde konulan teknolojik çözümlere karşı çıktılar. Çünkü bir sporun popülerliği, oyun bittikten sonra üzerine ne kadar süre konuşulduğu ile birebir bağlantılıydı. Tartışmalı pozisyonların varlığı, futbolun her türlü mecrada sürekli olarak konuşulmasını sağlıyordu. Gazete ve televizyonlarda spor yorumcuları, habercileri, spor adamları ve hatta kahvelerdeki taraftarlar hafta boyunca bunların üzerine kafa yoruyor, görüntüler defalarca izleniyordu. Bu ilgi aynı zamanda ekonomik bir getiri sağlıyordu herkese. Programlar yapılıyor, eski hakemler ve spor adamları ekranlardan ve gazete köşelerinden fikirlerini paylaşıyordu. Bu ekonomik döngü varlığını tamamen bu tartışmalara borçluydu. İste FIFA bu gerekçeyle sonuçlara kesinlik getirecek teknolojilere karşı sürekli direniyordu.

Sonuçta baktılar ki gelişmenin önünde durulamıyor, teknolojiye kapılarını araladılar. Önce hakemlere birbirleri arasında görüş bildirmelerini sağlayacak kapalı devre konuşma sistemi uygulamaya alındı. Birkaç yıl sonra VAR (Video Assistant Referee) sistemi yaygınlaştı. Bunların hiçbiri pozisyon kararlarının tartışmasız kesinliğini ortaya koyamıyordu. Şimdi top ve oyun alanı çizgilerinin birbiriyle olan ilişkisi için çözümler devreye giriyor. Özel kameralar oyun alanının sınırlarını izlerken, topun içine konulan sensör vasıtasıyla oyun alanı sınırları ve topun pozisyonu kesin olarak ilişkilendirilebiliyor. Ayrıca topun hızı, futbolcunun vuruş şiddeti gibi parametreler de toplanarak laboratuvar çalışmalarına kaynak oluyor.

2022 Dünya Kupasında Adidas’ın geliştirdiği top, oyuncunun konum verileriyle topun verilerini birleştirerek ofsayt pozisyonlarında hakemlerin karar verme sürecini iyileştirmeye yardımcı olmak için VAR sistemine bilgi akışı sağladı.

Topun merkezine yerleştirilmiş olan sistem, futbolcunun ve topun hareketlerine hiçbir etkide bulunmadan data toplamakta, sistem minik bir şarjlı pilden enerji alarak 500 Hertzlik sinyalini veri analiz sistemine yollamaktadır.

Ama dikkat ederseniz yine de pozisyon tartışmalarına son noktayı koyacak teknolojilerden hala uzak duruluyor. 3 boyutlu bir hacmi, iki boyutlu bir ekrana yansıttığınızda, ışık kalitesine bağlı olarak, alan derinliği algısı bozulur. Topun oyuncu ile arasındaki mesafesi tahminlere mahkum kalır. Top ele değdi mi, müdahale ayağa mı topa mı gibi pek çok konu tartışmaya açık kalır. Eh zaten istenen de bu açıkçası.  

Dönelim maçlarda kullanılan teknolojilere ve malzemelere.

İsviçre kökenli HBS firmasının ana ofislerinden birisi Fransa’da. Firmanın tercihi elbette Fransız maç yönetmenleri oldu. Haklarını yemeyelim, hepsi uluslararası maçlarda sürekli görev yapıyor. Francois Lanaud, Grant Philips, Jamie Oakford, Laurant Lachand, Sarah Cheadle ve Sebastian von Freyberg. Bu meslektaşlarımızın canlı yayın araçlarında verdiği “grande toilette” kostümlü pozlar pek gerçeği yansıtmasa da hoşumuza gitti. Pahamızı arttıracak bu tür markalaşma hareketlerine karşı değiliz. Bu altı yönetmen gelecek yıla yeni evleri ve yeni arabalarıyla girecek bir kazanç sağladılarsa daha da mutlu oluruz. Darısı bizlerin başına.

FIFA 2022 karşılaşmaları için standart olarak 42 kameralı setler kullanıldı. Bu kameraların 8 tanesine Super Slow Motion, 2 tanesine de Ultra Slow Motion4 sistemleri kuruldu. Stat içinde veya dışındaki aktiviteleri, taraftarları, takım gelişlerini, tanınmış kişileri, sporcu röportajlarını çekmek için çok sayıda RF Wireless (kablosuz sinyal iletimi) sistem kullanıldı. 

Bu yıl kullanılan en büyük teknolojik sıçrama, 64 maçın tamamının UHD/HDR olarak single-unified-layer teknolojisiyle kaydının ve aktarımının gerçekleştirilmiş olmasıdır. 2018’de multilateral, dual layer bir sistem gerekliydi, ancak teknolojik gelişmeler tüm formatların tek bir iş akışına entegre edilmesini sağlayarak operasyonları ve kurulumu büyük ölçüde kolaylaştırdı.

HDR ile ilgili olarak, SDR ve HDR arasında standartlaştırılmış ve yönetimi kolay bir dizi renk dönüşümü sağlamak için hibrit log gama (HLG) kullanıldı. Çekimler 50 sn/kare (fps) hızdaki standart kameraların yanısıra 1080p’de 150 sn/kare (fps) ve üzerinde çekim yapan hızlı kameralarla gerçekleştirildi. Tekrar gösterimler ve ana kayıt HDR olarak yapıldı ve tüm kameralar için ortak bir HDR opto-elektronik aktarım işlevi kullandı. 

Yukarıdaki kamera yerleşimine baktığınızda gözleriniz kamaşabilir. Vay be gavur da bu işi yaptı mı tam yapıyor fikri oluşabilir zihninizde. Ya da kıskançlıklar içinde çatlayarak “arap yağı bol bulmuş” güzellemesi yapabilirsiniz. Hem hepsi hem de hiçbiri. 

Normal koşullarda bir spor karşılaşması sadece 1 kamera ile çekilebilir. Zaten dikkat ederseniz topa hareket verildiği ilk andan, topun eyleminin durduğu ilk ana kadar sadece ana kamera kullanılır. Burada dikkat edilen, seyircinin sanki tribünden maç izlediği duygusuna kapılmasıdır. Eğer oyunun durmasını gerektiren pozisyon önemliyse, bunun tekrar gösterimle farklı kameralardan kayıtları ekrana getirilir. Maç sırasında kullanılan farklı kamera kullanımları ise seyircinin izleme algısını bozmadan ekrana verilen ayrıntılardır. Peki deli mi bu insanlar, niye bu kadar çok kamera kullanılıyor?

  

Değil elbette. Kamera sayısının çokluğu öncelikli olarak işi sağlama almak içindir. Bir kamera arızalanırsa diğerini kullanmak, bir kamera pozisyonu yakalayamazsa diğer kameradan görebilmek içindir. Sonrasında oyun sırasındaki karar anlarında (ofsayt, faul, penaltı, el ile oynama, süre sayı ilişkisi vb) pozisyonu daha iyi gösterebilmek içindir.

Kamera sayısının çokluğunun bir diğer gerekçesi, işi daha kudretli ve göz alıcı halde pazarlamaktır. Çok sayıda kamerayla izleyicinin tribünde oturarak asla göremeyeceği açılardan oyunu sunabilirsiniz. Helikopterle, drone ile, örümcek kamerayla maçın bazı anlarını sanki bilgisayar oyunundaymışcasına izleyebilirsiniz. Yine de bunların hiçbiri ülkemizde pilot olarak adlandırdığımız ana kameranın görevini örtemez. 

Spor karşılaşmasını çekim teknikleri ülkelere göre değişir. Yıllara yayılan bir yayıncılık anlayışıyla her ülke seyircisinin gözünün alıştığı bir izleme tarzı vardır. Örneğin bizim ülkemizde Alman ve İngiliz tarzları ağırlıklı olarak kullanılır. Yakın zamanda el değiştiren ana spor yayıncısı platformlarımızdan birisi, bu ilkeyi göz ardı ederek Fransa’dan yönetmenler taşıdı ülkemize. Gelen yönetmenler elbette kendi tarzlarını uygulatmaya çalıştılar. Seyircimizin bu çekim yöntemine alışamadığı tepkilerden anlaşılıyor. Oysa TRT ile başlayan, sonrasında özel tv kanallarımızla süren spor yayıncılığı tarzı, seyircimizin izleme alışkanlıklarını oluşturmuştu.

Konuyu dağıtmalayım, ortalama bir futbol maçını 6 kamera, bir basketbol  ve voleybol maçını 5 kamera ile çekebilirsiniz. Gerisi organizasyonun büyüklüğü ve ekonomik kudretiyle bağlantılıdır. 

Görüntü yanında ses kurulumu da bolluktan nasibini almış gözüküyor.

Hemen hemen bütün kameraların üzerindeki mikrofonlar kullanılmış. Bunun yanında sahadaki pek çok noktaya hem seyir hem de oyun alanını tamamen kapsayacak şekilde mikrofonlar yerleştirilmiş. Elbette iç alandaki röportaj yerleri, basın toplantısı odaları, çıkış tüneline yerleştirilen mikrofonları da eklemek gerekir bu uzun listeye.

Standartlar içeren bu listede standart dışına çıkan, stereo alan mikrofonları ile uzun menzilli, nokta seçimli hedef mikrofon setleridir. Bunlarla hedef sporcunun, teknik direktörün, yöneticinin veya seyircinin sözleri, çevre seslerinden yalıtılmış olarak ekrana yansıtılabilir. Pek çok riski de beraberinde getiren bu yöntemi ülkemizde kullanmayı tercih etmiyoruz. Ama özellikle ABD’deki NBA, Amerikan Futbolu, Beyzbol maçlarında bu parabolik mikrofon seti sıkça kullanılıyor.

Eskiden mono olarak yollanan ses yapısı artık stereo olarak yaygınlaştı. Ama özellikle bazı dijital platformlar 5.1 surround hatta 5.1.4 immersive ses yapılarıyla izleyicilerine farklı hizmetler sunuyorlar. Bu nedenle FIFA 2022 de bütün bu ses sistemleri, istenilen kodek yapılarıyla talep edenlere IBC üzerinden dağıtıldı.

Maçların çekildiği kamera sayısı, mikrofonların çeşitliliği, çalışan personelin fazlalığı gibi özelliklerin hepsinin üzerinde aslında en göz alıcı hizmet, bu koskoca toplama ve dağıtım sisteminin sağladığı olanaklarda gizli. 

İlk gözümüze çarpan, toplanan onca görüntünün dağıtımının yapıldığı Bulut Tabanlı Medya Sunucusu FIFA MAX’tır (Media Asset Exchange). Yayıncılar kuruluş istediği anda bu hazineye girip istediği görüntüye ulaşabiliyor. 6000 saatlik içerik tutabilecek kapasitedeki bu sunucuya FIFA İçerik Arayüzü ile ulaşılabiliyor. Hak sahibi yayıncı kuruluşlar buradaki hazır içeriklere ulaşabildiği gibi, buradaki ham içeriklere ulaşıp istedikleri içerikleri kendileri de oluşturabiliyorlar. İçerikler, XAVC-I 1080p/50’de depolanıyor ve SDR ön izlemeli HDR dağıtımı destekliyor.

Canlı içerik dağıtımının merkezinde, FIFA’nın hak sahiplerine maç, maç öncesi ve sonrası ve diğer içerikleri sağlamasına olanak tanıyan çoklu beslemeler bulunuyor. Bunun yanında sadece belli bir iş/eylem için ayrılmış kameralara (çıkış tüneli, anlatım pozisyonu, basın toplantısı salonu, flash röportaj alanları, seçilmiş bazı tekrar gösterim kameralarının kayıtları, stadın genel görüntüleri vb gibi yerleşik kameralara) erişim mümkün olmaktadır. Tüm çoklu beslemeler, 3G SDI-HDR (BT.2020), 3G-SDI SDI (REC.709) ve HD-SDI SDI (REC.709) formatlarında yayıncılar sunuldu. Hem de her biri 16 adede kadar gömülü ses kanalına sahip olarak.

Host Broadcaster bünyesinde hizmet veren bir yayıncı arkadaşımız, görsel olarak en farklı işin, slow görüntülere geçişte kullanılan separatör olduğu konusunda ısrarlı.

Bir ay boyunca dünyada milyarlarca futbolsever, izleme alışkanlıklarını bu yayınlara göre düzenledi. Turnuvanın spor markaları Adidas ve Nike’ın ürettiği formalar 150, kramponlar 200 dolar civarında satıldı. FİFA’nın kasasına on milyar dolar civarında para girdiği söyleniyor. Adidas’ın Dünya Kupası satışlarının toplam 415 milyon dolara ulaştığı , milli takımların kasalarına milyon dolarlar koyduğu, futbolcuların fiyatlarını arttırdığı  bu turnuva pek çok emekçiye ekmek, bazılarına külçe altın sağlamış gibi gözüküyor.

Teknolojik açıdan da pek çok yeniliğin vitrine konulduğu dünya kupasının yayıncılık alanındaki yansımalarını önümüzdeki yıl TV ve dijital platformların yapılarında kullanmaya başlarız diyerek son noktayı koyalım. 


Notlar:

* SportsTechLive Mag- FIFA World Cup 2022: Overview of FIFA World Cup Match-Coverage Plans

  1. https://www.qatar2022.qa/en/tournament/stadiums
  2. https://www.theguardian.com/football/world-cup-2022+world/qatar
  3. https://www.theguardian.com/football/2022/dec/08/qatar-launches-investigation-after-reported-death-of-worker-at-world-cup-site
  4. Bildiğiniz gibi maçlarda gerçekleşen önemli pozisyonları yavaş gösterimle ekrana getirmeye slow motion deniliyor. Saniyede 25 kare çeken standart kameraların kullanıldığı tekrar gösterimlerde resimde sürüklenme ve bulanıklık söz konusu olur. Özellikle hızlı hareketlerde net bir gösterimin yapılması mümkün olmaz. Stat ışığının yeterli seviyede olmaması resmi iyice bozar. Temel fotoğrafçılık kuralları. Bunun için Super Slow Motion denilen sistemler tasarlandı. Elbette bunun için hızlı kameralara ihtiyaç vardı. Saniyede 75 kare çekebilen hızlı kameralardan gelen görüntülerle yavaş gösterim yapıldığında resim daha net, pozisyonlar daha açık oluyordu. Sonrasında saniyede 250 kareden daha fazla resim çekebilen kameralar devreye girdi. Ultra Slow Motion denilen sistemlerde kamera ne kadar hızlı dönerse dönsün, sporcu ne kadar hızlı hareket ederse etsin artık tamamen net bir fotoğraf karesi elde edilebiliyordu. Ama bu çok hızlı kameraların çok da ışık şiddetine ihtiyacı vardı. Stat ışıkları yetersiz kaldığında bu çok hızlı kameralar yeterli performansı gösteremiyordu. Renkler ve parlaklık ayarları kayıyordu. Laboratuvar ortamlarda kullanılan aşırı hızlı kameralar dışında, yaygın yayıncılık sistemlerinde saniyede 300 karelere ulaşıldı.  
YAZAR HAKKINDA
Teoman Kozan
Televizyon Yönetmeni | teomankozan@gmail.com
En Çok Okunanlar
Dergi