Popüler kültürün egemen olduğu modern dünyada, insanların daha çok tüketerek kapital sahiplerine daha çok para kazandırması için hemen her ürün cazibeli tuzaklar şeklinde tasarlanmakta, karşı konulamayan çağrılar biçiminde gösterişli ambalajlar içinde sunulmaktadır. Marketteki ürünlerden siyasetçilerin konuşmalarına kadar her şey yüksek oranda merak, heyecan ve eğlence unsuru içermekte, çağ, boş ve hoş yaşanan bir sürece dönüşmektedir (Weisenfeld, 2011, 57). Popüler kültür, insanların zamanlarını çoğunlukla medya karşısında geçirmeleri ilkesi temelinde tasarlanmış, özellikle en yaygın ve en kolay anlaşılan medya olan televizyon çok çekici bir zaman geçirme aracı olarak biçimlendirilmiş ve insanların yaşamlarının vazgeçilmez unsuru olarak sürecin içinde yer almıştır (Chia, 2015, 159). Modern yaşamın gereksiz hırs ve telaşlarından yorulan insanlar, televizyon karşısında dinlendiklerini ve eğlendiklerini düşünerek popüler kültür üreticilerinin tuzağına düşmektedir.
Temelde bütün televizyon kanalları tecimsel kuruluşlar olarak çalışmakta ve daha çok kazanç sağlamak için her yolu mübah saymaktadır. Bu kapsamda bazen toplumsal değerlere aykırı yayın yaparak, bazen eğlenceyi çılgınlığa dönüştürerek izleyicileri karşısında toplamaktadır (Wright, 2016, 11). Kapitalizmin egemen olduğu ve hemen her yerde tüketim kültürünün yaşandığı modern çağda insanlar da daha çok kazanma ve daha çok şeye sahip olma hırsıyla yüksek ritimli bir yaşamın içinde koşuştururken, televizyon onlara çok iyi bir avutucu ve oyalayıcı olarak hizmet etmektedir (Stanig, 2015, 184). Her gün milyarlarca insan televizyon izleyerek, ekranda gördükleri doğrudan veya biliçaltı iletilere göre yaşamlarını sürdürmektedir.
Televizyon haber bültenlerinde artık sık sık “kameralarımız olayı saniye saniye kaydetti”, “zavallı kadın öldürülürken muhabirimiz oradaydı”, “katille boğuşan adamın sonu bakın nasıl oldu?”, “cumhurbaşkanı hangi şehirde halka sert konuştu?”, “hangi ülkenin başbakanı Türkiye’ye çattı?” gibi ifadeleri duymak olağan karşılanırken, haber bültenlerinin tıpkı televizyon dizileri gibi muammalı birer bulmacaya dönüştüğü fazlaca farkedilmemektedir. Televizyon kanalları bir süreden beri, ilginç maceraları aktaran heyecanlı bulmacalara dönüşmüştür (Dilliplane, 2013, 238). Bültendeki haberler soru işaretleriyle başlamakta ve haberin içinde tüm bilgiler aktarılmadan soru işaretleriyle bitmektedir. Bu yaklaşımı tüm televizyon kanalları için genellemek yanlış olsa da, televizyon haberciliğinin giderek yoruma, duyguya açık; hikaye anlatımı tarzına dönüştüğü gözlemlenmektedir (Soroka vd., 2015, 407). Bazı özel televizyon kanallarında, konuşma tarzı ve karakteri tansiyonu yükselten, aşırı heyecanlı haber sunucularının seçilmesi de heyecanı arttırmak için başvurulan bir yöntemdir.
Kültürün klasik ürünleri olan destan, hikâye, kitap, sinema gibi üretimlerin yarattığı heyecan verici etkiyi, insanlara daha yakın ve ucuz biçimde oluşturmayı planlayan televizyon, yayınlarının düzeyinin göstergesi olan haber bültenlerinde masalsı bir anlatımı yeğlemektedir (Cereci, 2013, 21). Medyadaki tüm araçlarla birlikte televizyon haberlerinin de popüler kültürün yaklaşımları doğrultusunda yol aldığı, gerçekçi ve bilgi içeren haberlerden çok magazin türe yöneldiği görülmektedir. Televizyon haberleri sıklıkla ünlülerin özel yaşamlarını, dövizin yükselişini, siyasetçilerin kaba tartışmalarını, sansasyonel biçimde ve merak uyandırarak aktarmaktadır. Haber bültenlerinde bilgi ve düşünselliğin yerini heyecan ve eğlence almaktadır (Bek, 2004, 35).Popüler kültürün tüm yeryüzünde egemen olmasıyla, tüm yaklaşımlar ve uygulamalar da değişmektedir.
Küresel bağlamda büyük anamal sahiplerinin ürettiği popüler kültür, çoğunlukla karmaşık kent yaşamı içinde sıkışmış ve sıkılmış insanlar için, düşünme ve zahmet gerektirmeyen, kolay uygulanabilen, basit ürünler ve alışkanlıklar geliştirmekte; insanların ne yiyeceklerinden nereye gideceklerine, nasıl konuşacaklarından hangi şarkıları söyleyeceklerine kadar sayısız ürün ve yaklaşım üreterek günlük yaşamlarını yönlendirmektedir. Ulaşma kolaylığı, ucuz olması, okuma yazma ve fazla düşünme gerektirmemesi nedeniyle en çok izlenen medya olan televizyon, popüler kültür ürünlerinin yayılması için de en elverişli araç olarak ortaya çıkmaktadır (Cereci, 2014, 39). Pek çok araştırmada, izleyecilerin televizyon izleme nedenleri de popüler kültürün gereklerine uygun olarak “rahatlama/eğlenme”, “müzik dinleme”, “merak giderme”, ve “serbest zaman değerlendirme” olarak belirlenmiştir (Karakoç, 2014, 266). Bu bağlamda televizyon da doğal olarak izleyicilerin eğlenip güzel zaman geçirecekleri yapımlar hazırlamakta, izlenme oranlarını arttırmak için heyecan öğesini bolca kullanmaktadır.
Televizyon haberlerinin neden insanların merak duygularını kamçılayan gizemlerle dolu bulmaca yaklaşımıyla sunulduğunu anlamak için biraz psikoloji bilmek yeterlidir aslında. Heyecan ve adrenalin insanı kendinden geçirerek daha kolay teslim olmasını ve her isteneni yapacak kadar çaresiz kalmasını sağlayan duygu ve hormondur (Heerebout vd., 2013, 204). Modern çağda kapital sahiplerinin ve insanları avlayarak daha çok kazanmak isteyenlerin en çok kullandıkları tuzaklardır. İnsanı doğal bir süreçte meraka, kuşkuya sürükleyen heyecan; kendini çaresiz hissetmesine, iradesinin zayıf kalmasına neden olmaktadır (Rogers vd., 2013, 141). Modern çağın temel davranış biçimi olan tüketim kültürünü paraya tahvil etmek isteyen sayısız fırsatçı da insanların heyecan ve meraktan kaynaklanan çaresizliğinden yararlanmaktadır.
Kaynaklar
- Bek, M. G. (2004). Türkiye’de Televizyon Haberciliği ve Tabloidleşme. İletişim Araştırmaları, 2 (1): 9-38.
- Cereci, S. (2013). Türkiye’deki Televizyon Kanallarında Yayınlanan Haber
- Bültenlerinde Dilin Kullanılma Biçimi: Masalsı Anlatım. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2 (1): 7-24.
- Cereci, S. (2014). Televizyonun En Çok İzlenen Medya Olmasındaki Temel Etken: Popüler Kültür. The Journal of Academic Social Science Studies, 30: 27-44.
- Chia, J. M. (2015). Toward a Modern Buddhist Hagiography: Telling the Life of Hsing Yun in Popular Media. Asian Ethnology, 74 (1): 141-165.
- Dilliplane, S. ve Goldman, S. K. ve Mutz, D. C. (2013). Televised Exposure to Politics: New Measures for a Fragmented Media Environment. American Journal of Political Science, 57 (1): 236-248.
- Heerebout, B. T. ve Todorovic, A. ve Smedinga, H. E. ve Phaf, R. E. (2013). Affective Modulation of Attentional Switching. The American Journal of Psychology, 126 (2): 197-211.
- Karakoç, E. (2014). Medya Aracılığıyla Popüler Kültürün Aktarılmasında Toplumsal Değişkenlerin Rolü. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 3 (2): 245-269.
- Rogers, K. B. ve Schröder, T. ve Scholl, W. (2013). The Affective Structure of Stereotype Content: Behavior and Emotion in Intergroup Context. Social Psychology Quarterly, 76 (2): 125-150.
- Soroka, S. N. ve Stecula, D. A. ve Wlezien, C. (2015). It’s (Change in) the (Future) Economy, Stupid: Economic Indicators, the Media, and Public Opinion. American Journal of Political Science, 59 (2): 457-474.
- Stanig, P. (2015). Regulation of Speech and Media Coverage of Corruption: An Empirical Analysis of the Mexican Press. American Journal of Political Science, 59 (1): 175-193.
- Weisenfeld, J. (2011). “The Secret at the Root”: Performing African American Religious Modernity in Hall Johnson’s Run, Little Chillun. Religion and American Culture: A Journal of Interpretation, 21 (1): 39-80.
- Wright, J. (2016). Be Like Mike?: The Black Athlete’s Dilemma. Spectrum: A Journal on Black Men, 4 (2): 1-19.