Reklamı Kapat
Anasayfa > Makaleler > Marksist Sinema’nın Hollywood’a Karşı Duruşu
Marksist Sinema’nın Hollywood’a Karşı Duruşu
18.11.2021 12:50

Marksist Sinema’nın temel özelliklerinden biri, burjuva ideolojisinin ve bu ideolojinin üzerinde şekillendiği meta üretim sürecinin çelişkilerini ortaya koymaktır. Marksist düşüncenin ortaya koyduğu eleştiri yöntemi, ele aldığı sanat eserini egemen kamusal alanın çelişkilerini yansıtıp, onunla ilgili bir kuşku yaratıp yaratmadığına göre değerlendirilmesini temel almaktadır (Piatkowska, 2011: 367). Marks’a göre dünyayı algılama biçimlerinden biri olan sanat, sinemayı da kapsamaktadır.

Bütün Marksist teorilerin ortak noktası, Marks’ın düşüncesinin materyalist temellerine bağlılık ve dolayısıyla tarihi varlığın maddi temelleri üzerinde kontrol için verilen bir mücadeleler dizisi olarak gören bir bakış açısıdır. “Marksist sıfatının, edebiyatın veya dilin özüne ilişkin ortak temel varsayımlardan çok, felsefi, tarihsel, siyasi ve hepsinden önemlisi sosyo-ekonomik gerçekleri ve gelişmeleri değerlendirmedeki benzerlikleri ifade etmesidir” (Strasen, 2006: 129). Marksist görüş, her konuda materyalizme karşı verilen mücadelenin ilkelerini ortaya koymaktadır.

Frankfurt okulunun anaakım sinemayı bir tür uyuşturucu ya da salon eğlencesi gibi görmesine karşın, Marksizm de sinemayı propaganda ve etkileme aracı olarak kullanmıştır. Marksist görüşe göre dünyadaki yanlış düşünceler ve uygulamalar kapitalist yaklaşım tarafından üretilmektedir. Bu bağlamda kapitalist yaklaşımla üretilen bütün filmler de yanlış ve etik dışıdır (Plumpe, 2019: 583). Marksist Sinema’nın güçlenmesinde, Hollywood Sineması’nın doğrudan rolü olmuştur. Özellikle 20. Yüzyılın ikinci yarısında, Amerikan sinemasının yayılmacı eğilimine koşut olarak Marksist Sinema da atılım yaparak gelişim yaşamıştır (Elbe, 2006: 66). Amerikan resmi ideolojisi doğrultusunda çalışan Amerikan Sinema’sı, çoğu zaman Marksist Sinema’yı kışkırtarak, etkileyici karşıt filmler yapılmasına neden olmuştur.

Rolf Sistermann’a göre Marksist görüşün temel yaklaşımları olan felsefi antropolojinin (felsefe) temel soruları, birey olarak insan: insan imajı ve anlam sorunu (etik), tarih felsefesinin (felsefe) temel soruları, felsefi etiğin temel soruları (felsefe), toplumun temel fikir birliği: sosyal adalet - iş etiği (etik), din felsefesi; ideoloji eleştirisi (felsefe), yaşam ve dünya gibi konular Marksist sinemanın da ana temalarını oluşturmaktadır (Zehendner, 2018: 50). Marksist Sinema, doğrudan eleştirel bir sinema olarak ortaya çıkmaktadır.

Marksist Sinema’daki temel amaçlardan biri, kapitalist kültürden uzaklaşmak ve olabildiğince işçi sınıfının haklarını savunmaktır. Çoğu zaman siyasi bir nitelik taşıyan Marksist Sinema, önemli ölçüde Alman felsefe tarihinden beslenmiştir (Fuchs vd., 2017: 274). Modern dünyada da, burjuvazi ve proletaryanın kimi zaman üstü örtülü, kimi zaman açık bir şekilde kesintisiz olarak mücadele içinde olan varlığı, yalnızca ekonomik alanda değil, kültürel alanda da devam etmektedir. Bu bağlamda, sinema, güçlü bir mücadele aracı olarak ortaya çıkmaktadır (Brangsch, 2015: 117). Marksistler, dünya sinema tarihinde sinemayı en etkin kullanan kesimlerden biri olmuştur. 

Burjuvazinin Hollywood gibi ideolojik aygıtları, bir korku ve endişe toplumu yaratarak, “her şey boş” duygusu üzerinden pasifizm yaymakta, kitleleri düzen karşıtı mücadeleden alıkoymak görevini de yerine getirmekte ve tehlikeli bir uysallığa neden olmaktadır (Seyhan, 2018). Hollywood Sineması’nın en güçlü rakibi Marksist Sinema, en güçlü etkilerini insan psikolojisini analiz ederek ve güçlü duygusal etki yaratarak yapmaktadır (Hanich, 2018). Marksist Sinema, ideolojik bir sinema olduğu kadar, aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik analiz sinemasıdır.

2000 yapımı Nisan Devrimi (Capitaes de Abril) filmi, 70’li yıllarda Portekiz’deki diktatörlüğün yıkımını sağlayan Karanfil Devrimi’ni ve öncesini konu edinmektedir ve Maria de Medeiros tarafından yönetilmiştir. Andrzej Wajda’nın yönetmenliğini yaptığı ve Andrzej Chyra, Artur Zmijewski ve Maja Ostaszewska’nın başrolleri paylaştığı 2007 yapımı Katyn Katliamı (Katyn), Sovyet döneminde gerçekleşen, 22.000 Polonyalının katliamını konu etmektedir. Sovyetler Birliği’nin buhranlı dönemlerini ve bir Rus casusun hikâyesini gözler önüne seren etkileyici bir Fransız filmi Elveda (L’affaire Farewell), Serguei Kostine tarafından yazılan Farewell romanından uyarlanmış ve Christian tarafından 2009’da yönetilmiştir. 

Rıza üretiminin baskın olduğu Panem’deki kapitalizmi bir eğlence kapitalizmi olarak Açlık Oyunları filminde diktatörlük, metaların üretimini, tüketimini ve dağıtımını sıkı bir kontrol altında tutmakla kalmamakta; yurttaşların boş zamanlarını da oyunlarla metalaştırıp bedavaya satın almaktadır. Yazar Suzanne Collins, anlatının omurgasının esinini Eski Yunan’daki Theseus öyküsünden aldığını belirtmektedir. Film 2012’den başlayarak 2013, 2914 yıllarında seri olarak çekilmiştir (Chusna ve Susana, 2015: 125). Filmde sınıf ayrımcılığına ve insanın insana yaptığı kötülüklere şiddetle vurgu yapılmaktadır.

Devrimden Sonra filminin de yönetmenliğini yapan Mustafa Kenan Aybastı, Onur Doğan ile birlikte 2012 yılında etkileyici bir belgesel olan Lenin: Sosyalizmin Kızıl Şafağı adlı filmle, Çar II. Nikolay’ın devrildiği ve Beyaz Ordu’nun Kızıl Ordu tarafından yenilgiye uğratıldığı Ekim Devrimi’ni ve devrimin lideri Vladimir Lenin’in yaşamını anlatmaktadır. Marksist sinemanın varlığı ve karşı duruşu 2000’li yıllarda da devam etmektedir.


Kaynaklar

  • Adorf, M. (2018). Karl Marx - der deutsche Prophet. https://www.zdf.de/dokumentation/dokumentation-sonstige/karl-marx---der-deutsche-prophet-100.html, 10.09.2021.
  • Brangsch, L. (2015). Marxismus und Denken im Anschluss an Marx in der DDR – und deren ausstehende Kritik. Was ist der „Stand des Marxismus“? Soziale und epistemologische Bedingungender kritischen Theorie heute. Ed. Alex Demirović, Sebastian Klauke, Etienne Schneider, Münster: Verlag Westfälisches Dampfboot.
  • Chusna, A. ve Susana, L. (2015). The Hunger Games: Representing the New Image of American Popular Heroes. A Journal of Culture, English Language Teaching & Literature, 15 (2): 97-253.
  • Elbe, I. (2006). Zwischen Marx, Marxismus und Marxismen – Lesarten der marxschen Theorie. Das Kapital neu Lesen. Beiträge zur radikalen Philosophie, Ed. J. Hoff, et al., Das Kapital neu Lesen. Beiträge zur radikalen Philosophie, Münster: Westfälisches Dampfboot, s. 52-71.
  • Feil, T. (2012). Erscheinungsrealismus im Film. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hamburg: Hamburg Üniversitesi Dil, Edebiyat, Medya ve Avrupa Dilleri Fakültesi.
  • Fuchs, T. ve Halfwassen, J. ve Schulz, R. (2017). Karl Jaspers Gesamtausgabe. Basel: Schwabe Verlag.
  • Hanich, J. (2018). Kino als kollektiver Erfahrungsraum Die Öffentlichkeit des Kinos, Handbuch Filmtheorie, Ed. Bernhard Groß, Thomas Morsch, Berlin: Springer, s. 1-19.
  • Hughes, D. G. (2021). Closing Choices in Hostiles: Stepping onto a Moving Train. A Journal of Film Criticism, 9: 83-90.
YAZAR HAKKINDA
Prof. Dr. Sedat Cereci
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi İletişim Fakültesi
En Çok Okunanlar
Dergi