SSL markasını ülkemizde tanıtan ve son dönemde değişik projelerde kullanan Avsistek Satış Müdürü Ahmet Özgür’le SSL üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Uzun yıllar boyunca Solid State Logic markasını Türkiye’de temsil ettiniz ve çalıştığınız firmalara SSL bayiliğini taşıdınız. SSL ile aranızdaki bu işbirliği nasıl gelişti?
TRT ilk geniş format dijital ses konsolunu 2004 yılında aldı. Hatırladığım kadarıyla o yıl bu konsol Eurovision şarkı yarışmasında kullanılmıştı. Aynı konsol daha sonra İzmir’de Universiad Oyunları’nda da kullanıldı. Daha sonra da Ankara’da TRT’nin bir yapım stüdyosunda hizmet vermeye devam etti. O dönemde bu konsolun sağladığı kolaylıklar TRT tarafından çok takdir gördü. Fakat bir rekabetsizlik sorununu da beraberinde getirdi. Rekabetin olmadığı yerde malum, tekelleşme olur. Bu kamunun arzu etmediği bir durumdur. 2006, IBC fuarında bu olası rekabet ortamını görüp, fırsata çevirebilmek umuduyla SSL’in kapısını çaldım. O günlerde şirketin kıdemli bölge satış direktörü Tim Harrison idi. İlk tanışmamızda aramızda çok kısa bir konuşma geçti. “Türkiye’de ne yapıyorsunuz” diye sordum. “Bugünlerde hiçbir şey, ne yapmak istersin” diye cevap verdi. “Hadi işe koyulalım” dedik ikimiz birden. SSL ile işbirliğim bu şekilde başladı.
Zaman içinde birbirimizi daha iyi tanıdık ve güven oluştu. Ben SSL’i yakından tanıyıp, çalışma ilkelerini özümserken SSL de Türkiye pazarını, neyin ne, kimin kim olduğunu anlamaya başladı. Şimdi bana soruyorlar: “Sen nereye, hangi firmaya gidersen git, SSL’i de oraya mı götürüyorsun?” diye. Hayır, bu kadar basit değil. Ben SSL’i kolundan çekip bir yere götüremem. SSL yöneticileri bu stratejik kararı kendileri verir. Çalıştığım firma SSL’i temsil etme kriterlerine uygunsa ve yasal bir engel bulunmuyorsa, SSL Türkiye’de çalıştığım firmanın kendilerini temsil etmesini ister. Bu karşılıklı güven ve sadakat ilişkisidir. Güven sarsılmazsa, sadakat asla çökmez. SSL Avsistek ilişkisi bu temel üzerinde duruyor. Uzun yıllar durmaya devam edecek.
Şu anda Türkiye’de kaç SSL konsol var? Bunların dağılımı nedir?
Benden önce de SSL satıldı Türkiye’de. Özellikle müzik kayıt ve post prodüksiyon konsolları. Klasik 4000 ve 8000, Türkiye’nin marka olmuş müzik kayıt stüdyolarında bildiğim kadarıyla hala kullanılıyor. İlk dijital SSL post prodüksiyon konsolları olan Avant ve C200, SSL tarafından direkt müşterilere verilmişti. Bunlar yine bildiğim kadarıyla artık emekli oldular ama FOX TV’deki iki adet C100 ilk nesil model hala hizmet veriyor. Benim satışını yaptığım ilk SSL konsol bir AWS-900, müzik kayıt konsoludur. 2006 yılında Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’ne vermiştim. İlk göz ağrımdır diyebilirim. TRT’ye ilk girişimiz ise 2009 yılında oldu. Yani yaklaşık üç yıl uğraştık. Tim Harrison’ın kişisel hırsının, liyakatinin ve çalışkanlığının hakkını teslim etmem lazım. Tim olmasaydı bu başarı hikâyesi yazılamazdı. Birbirimizi motive ettik, moral verdik, çok çalıştık, emek verdik ve sonunda başardık. Bunu şöyle tanımlıyorum: Hayatı boyunca Ferrari kullanmış bir adama Lamborghini satmaya çalışmak gibi bir süreçti. İmkansız gibi görünüyordu ama şu anda on beş adet SSL C serisi konsol çalışıyor kurumda. Bunların her birine ihtiyaç olduğunda yazılım donanım servis hizmeti Avsistek tarafından veriliyor. Doğuş Yayın Grubu’nda beş adet C serisi konsol var. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın stüdyolarında iki adet C serisi, TBMM’de ise Avrupa’nın en büyük MADI tabanlı giriş çıkış sayısına sahip C100 konsolu bulunuyor. KKTC Bayrak Radyo TV’nin yeni HD stüdyosunda da bir C100 konsolumuz var. Toplamda rakam yirmi beş C serisi. Bir de müzik kayıt konsollarımız var. Fadeout Stüdyoları, Yeditepe Üniversitesi stüdyosu ve Heybeliada Müzik Okulu’na AWS serisi konsollar verdim. Bilgi Üniversitesi’ni de sayarsak dört adet AWS var diyebilirim ama Heybeliada Müzik Okulu’nun son durumunu bilmiyorum. Sanırım bu konsol atıl vaziyette duruyor. Çok yazık tabi. Sonuçta milli servettir. Zorlu PSM’de ise SSL’in amiral gemisi konumundaki müzik kayıt konsolu Duality SE’nin 48 kanallı bir modeli var. Bu yılın ilk çeyreğinde TR Haber ve TR-24 konsolları da eklendi. Benim Türkiye’de satış ve/veya desteğini takip ettiğim otuz iki SSL var. Benden önce gerçekleşen satışlarla rakam kırktan fazladır. Bir de yurt dışındaki projelere verdiğim konsollar var. İki adet AWS serisi ve iki adet Duality SE, ki bunlardan biri en büyük model olan 96 kanaldır. Bu konsol Kazakistan’da, senfoni orkestrası kayıtlarında kullanılıyor.
Bu yılın başında Calrec, Allen & Heath ve DiGiCo’nun da sahibi olan Audiotonix Group SSL’in hisse çoğunluğunu satın aldı. Aynı çatı altında rakipleriniz ile rekabet etmek biraz tuhaf değil mi?
Bu tip satışlar, birleşmeler veya ayrılmalar satış kanallarının da değişmesine sebep olur. Genelde uzmanlık alanı ve satış rakamları belirleyici olur. Ama bu aynı zamanda aldatıcı da olabilir. Midas – Klark Teknik yıllar önce RTS – Telex’e satılmıştı, sonra da Bosch Group çatısı altında birleştirildi. Derken Behringer gelip Midas’ı satın aldı ve kendi içinde eritti. Türkiye’deki satış kanalı da bu şekilde birkaç defa değişmiş oldu. Aynı şey Studer’e de oldu. Harman Group çatısı altında Soundcraft ile birleştirildi. Şimdi de tümü Samsung’a geçti. Bundan sonra ne olur bilemem tabi. Audiotonix Group’un çalışma ilkeleri ise farklılık gösteriyor. Uzmanlık alanı ve satış rakamlarının ötesinde etik değerler de dikkate alınıyor. DiGiCo ve Allen & Heath’in ayrı, Calrec’in ayrı satış kanalları var Türkiye’de. SSL’i ise Avsistek temsil ediyor. Doğrusu da budur. DiGiCo, Calrec, SSL, bu markaların hepsi satmak için özel çaba gerektiren ürünler ortaya koyuyor. Hepsini aynı satış kanalında toplamanın bir manası yok. Rekabet ise işimizin doğasında var, ama aynı çatı altında bir rekabetten söz edemeyiz. Az önce de verdiğim örnekte olduğu gibi zaten Ferrari’si olan bir adama olsa olsa bir Lamborghini satabilirsiniz. Veya Bugatti, McLaren. Mercedes veya BMW almaz o müşteri. Kimse darılmasın :)
Birkaç yıl önce SSL, Live serisi ile canlı prodüksiyon marketine girdi. Bu pazarda SSL açısından durum nedir? Beklenti gerçekleşti mi?
SSL, 37 yıl önce işe müzik kayıt konsolları yaparak başladı. Bu mirasın şu andaki varisleri AWS ve Duality SE serisi analog konsol – DAW (digital audio workstation – dijital ses işistasyonu) kontrol arayüzleridir. Yüz yılın başlarında büyük müzik kayıt stüdyoları kapanmaya, yerine “home studio”lar açılmaya başladı. SSL stratejisini değiştirerek yayıncılığa yönelik konsollar üretmeye başladı. C serisi konsollar ile inkar edilemez bir başarı yakaladılar. Bu başarıyı yeni bir sahneye taşımanın zamanıydı ve canlı prodüksiyon marketine girmek için fırsat kolluyorlardı.
SSL Live serisi konsollar bu fikirle ortaya çıktı. İlk SSL Live serisi konsol L500 dört buçuk yıl kadar önce piyasaya sürüldü. Bugüne kadar 477 adet satıldı. Hiç canlı prodüksiyon konsolu üretmemiş bir firma için beklentilerin çok ötesinde bir başarıdır bu. Türkiye’de ise durum farklı. Burada döviz yukarı doğru hareket eder veya piyasa bir olaya bağlı olarak bir çalkalanır, tüm projeler bir anda rafa kalkar veya iptal edilir. Üstünde yaşadığımız coğrafyanın gerçeği bu, yapacak bir şey yok. Tüm SSL Live serisi konsolların bence harika yanı diğer tüm markaların MADI bağlantılı sahne kutularını kullanabilmesi. Bu müşteriye yatırımını yenilerken aynı zamanda tasarruf etme fırsatı yaratıyor.
Bu yılın ilk çeyreğinde iki majör televizyon projesinde iki farklı SSL konsol kullandınız. Bu projelerden bahseder misiniz? Neden bu konsollar seçildi?
TR Haber projesinde SSL’in geçen yıl IBC’de tanıttığı System T, S300 IP tabanlı yeni mikseri kullanıldı. 16 faderlı bu konsolun seçilmesinin sebebi rejinin kısıtlı alanıdır. Alan kısıtlı ama 64 analog giriş, 32 analog çıkış, 16 AES dijital giriş ve çıkışa sahip. 16 fader sayısı az görünebilir ancak tüm kaynak ve hedefleri saniyeler içinde istenen fader’a “çek – sürükle – bırak” yöntemi ile seçebiliyorsunuz.
TR-24 projesinde ise IP tabanlı bir SSL L200 kullanıldı. System T ile aynı kapalı Windows yazılımına sahip, 36+2 fader’lı bu konsolun toplamda 44 analog giriş, 28 analog çıkış, 8 AES dijital giriş çıkışı var. Her iki konsolun da giriş çıkış kapasitesi gelecekte, istenen sayıda arttırılabilir tabi.
Yayıncılıkta, özellikle radyoda teknoloji IP’ye doğru evriliyor. SSL bu teknolojinin neresinde? Gelecek nasıl SSL açısından?
Şu elimde gördüğünüz Cat6 kablo var ya… Her şey buna dönmek zorunda. Çünkü kablo üretmek için gereken bakır filizi çok yakında tükenecek. Daha az zahmetle, daha az malzemeyle, daha çok kar getirecek yeni bir şeyler üretmek zorundayız. IP’nin nimetleriymiş, getirdiği esneklik ve işlem gücüymüş, hepsi palavra. Tamamen ekonomi ve ekolojiyle ilgili bir durum bu. El tipi kablolu mikrofonlar bile yakında XLR konektör yerine RJ45 kullanacak. Bu kaçınılmaz.
SSL yenilikçi gelenekleri olan bir şirkettir. Yakın tarihine bakacak olursak, 2005 yılında hisselerin çoğunluğu Peter Gabriel’e geçtiğinde hali hazırda bir teknoloji değiş tokuşu vardı. Geçen yüzyılın sonunda AES3 standardını geliştiren Sony Oxford mühendislik / araştırma grubunun hamilerinden birisi de Peter Gabriel’in ta kendisi idi. Peter o yıllarda adeta SSL’i almak için fırsat kolluyordu. Onun sayesinde müzik kayıt konsolları tasarlayan orta ölçekli bir mikser üreticisinden dijital yayın konsolları yapan bir firmaya evrildi. Aslında bir tür FDDI (fiber distributed data interface – fiber kablo tarafından dağıtılan veri arayüzü) formatı olan MADI (multichannel audio digital interface – çok kanallı dijital ses arayüzü)’nü ilk benimseyen ve ürünlerine uygulayan SSL olmuştur. Şimdi de “internet protocol” (IP) ile başka bir evrimin köşesini dönüyoruz. Radyo stüdyoları için mikser tasarlayan üreticiler kendi AoIP paketleme algoritmalarını yarattılar fakat bu yüzlerce hatta binlerce ses kanalının çaprazlandığı televizyon prodüksiyonu için yeterli değildi. Yüzlerce, binlerce kaynak ve hedefin çaprazlanmasına imkân tanıyan DANTE (delivery of advanced network technology to Europe - gelişmiş ağ teknolojisi dağıtımı – Avrupa) formatını bir ses konsoluna ilk uyarlayan yine SSL oldu. Bu durumda rahatlıkla söyleyebilirim ki SSL, Audiotonix Group içinde de başı çeken firmadır. Bugün SSL Live veya System T serisi IP tabanlı ses konsollarına bakın, gelecek on yıla bakıyorsunuz demektir.