Merhaba dostlar...
Uzun bir yazı dizisi oldu ama siz de hak vereceksiniz ki sanal gerçeklik denen bu kavram hayatımıza hızla girdi, her geçen gün yeniliklerle büyümeye ve görünen o ki geleceğimizi şekillendirmeye devam edecek.
Sanal gerçekliğin gelecekteki konumunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Her şeyimizi etkileyecek, yaşam tarzımızı, ilişkilerimizi, eğlence dünyamızı, eğitimimizi, iletişimimizi, akla gelecek her alanda etkilerini göreceğiz. Bu bölümde günümüzdeki uygulama ve gelişmelere bakarak bazı öngörülerde bulunmaya çalışacağım.
Sanal ve artırılmış gerçeklik temel olarak daha bireysel deneyimler yaşatmaya yöneldiği için bu alanın mobil cihazlar ve ağırlıklı olarak akıllı telefonlar üzerinden gelişme göstereceği kesin görünüyor. Sektörün önde gelen cep telefonu üreticileri Samsung, LG ve HTC şimdiden sanal gerçeklik uygulamaları ve donanımlarını piyasaya sürmeye başladılar. Gün geçtikçe de bu donanım ve uygulamaları birçok sektörde görüyoruz zaten.
VR teknolojileri sayesinde yapılan uygulamalar gelecekte tüm dünyadaki eğitim sistemlerinin temelini oluşturacak. Özellikle tıp ve fen gibi uygulamalı bilimlerde atölye çalışmaları sanal gerçeklik üzerinden yapılacaktır. Böylece eğitim faaliyetlerinin en masraflı bölümü olan atölye ve laboratuvar uygulama çalışmaları daha düşük maliyetli olacağı için eğitim çok daha ucuzlayacak ve kalitesi de yükselecektir. Özellikle artırılmış gerçeklik uygulamalarının basılı medyadaki kullanım kolaylığıyla pratik bir reklam ve bilgilendirme ortamı, hatta eğlenceli bir öğretim tekniği oluşturdu bile. Bizim TRT Çocuk Dergisi de bu teknolojiyi yakından takip ederek zıplat adında çocukların eğitimine yönelik bir artırılmış gerçeklik uygulamasını hayata geçirdi.
Yine TRT’ nin küçük bir ekiple başarılı bir şekilde yayınladığı Bir Dünya Müzik dergisinde de artge adlı artırılmış gerçeklik uygulaması kullanılıyor. Ayrıca dergi ülkemizde nadir olarak görülen sesli dergi uygulaması sayesinde görme engellilere de ulaşabiliyor. TRT Ankara Radyosu spikerlerinin gönüllü olarak seslendirdikleri dergi içeriği bir CD olarak derginin içinde bulunuyor.
Yakın bir gelecekte sinema salonlarına bir de sanal gerçeklik salonları eklenebilir. Çok büyük bir fiziki alana ihtiyaç duymadan küçük salonlar çok düşük maliyetlerle kurulabilir. Bekleme salonları olan mekânlarda insanların kolay zaman geçirmeleri için sanal gerçeklik kullanılabilir ve bununla çok büyük bir reklam ortamı da yaratılmış olur. Ben de bazı AVM, fuar ve panayır gibi ortamlarda küçük çapta da olsa VR platformları görüyor, VR kafeleri duyuyorum. Buradan esinlenerek yatırımcı ve prodüktörlere bir ipucu vermiş olayım, sanal sirk, sanal hayvanat bahçesi ve sanal lunapark gibi içerikler çok ilgi çekebilir.
VR Salonu
Halihazırda dünyanın çeşitli yerlerinde artırılmış gerçeklik uygulaması kullanılan birçok sanal müze var. Bu tipte uygulamalar ülkemizdeki müzeler için de yapılmaya başlandı, çalışmalar devam ediyor.
Google’ın önemli bir projesi olan Project Tango akıllı telefon ve tabletlerde denenen yeni bir teknoloji. Özel yazılım ve kameralar aracılığıyla, gerçek ortamın 3 boyutlu haritasını çıkararak gerçek dünyayı sanal ortama aktarıyor. Bulunduğunuz ortamı cep telefonundan 3 boyutlu görüyor, oynadığınız oyunda mause yerine bir subjektif kamera gibi kendiniz hareket ederek oyundaki rakiplerinizi alt etmeye çalışıyorsunuz. Böylelikle kullanıcılara daha gerçekçi oyun deneyimleri yaşatılabiliyor.
Platonun güzellik, adalet ve gerçeklik kavramlarını irdeleyerek ideal bir toplum hayalini canlandırdığı Devlet adlı kitabında bahsettiği ve gerçekliğin sorgulanmasının en önemli simgesel örneklerinden biri olan mağara alegorisine atfen CAVE (Computer Assisted Virtual Environment) adı verilen bir VR uygulaması da son zamanların en dikkat çekici VR projesidir.
Microsoft’ un NASA tarafından kullanılan HoloLens projesi ise VR teknolojilerinin günümüzde ulaştığı boyut hakkında bizlere bir hayli ipucu veriyor. HoloLens ile farklı mekanlarda olan insanlar birbirlerinin holografik görüntülerini bulundukları ortamda görüp onlarla karşılıklı iletişim haline geçebiliyorlar. Holoportation, Virtual 3D Teleportation şeklinde isimlerle de anılan bu teknoloji için basit anlamda bir ışınlama desek çok da pot kırmamış oluruz sanırım.
HoloLens kullanıcıya hologramlarla karışmış gerçek dünyayı artırılmış sanal gerçeklik ile sunarken, “Dünya bakışınızı değiştirdiğiniz zaman, gördüğünüz dünyayı değiştirebilirsiniz.” sloganıyla inasanoğluna yepyeni ufuklar açıyor.
Holo Lens, holografik bir yansıtıcı gibi gözünüzün önüne yansıyan holografik Windows 10 işletim sistemiyle sesli komut alabiliyor ve parmağınızı gözlüğün önüne getirip istediğiniz gibi hareket ettirerek mouse görevi yaptırabiliyorsunuz. Böylece sabit durmanız gerekmeden parmağınız ile objeleri taşıyabilir, çizimler yapabilirsiniz. Sistem sizin objeyi taşıdığınız yeri kaydediyor ve gözünüzü başka tarafa çevirip tekrar oraya dönünce objenizi koyduğunuz yerde bulabiliyorsunuz. Örneğin evinizin iç tasarımını bu şekilde düzenleyebilirsiniz.
VR gözlükleri sayesinde oyun konsollarındaki gerçeklik hissini artırmak için dev ekranlardan izlenmeleri gerekliliği fiziki bir bağımlılık olmaktan çıkıyor. Oyun konsolu alanında dünya devi olan Sony, Playstation oyunlarına uygun özel sanal gerçeklik gözlüklerini piyasaya sürdü ama VR içerikli oyun henüz az.
Sanal gerçeklik gözlükleri kullanıcıların fiziksel rahatlığı açısından henüz yeterli ergonomiye ve konfora sahip değil. Özellikle cep telefonlarının kullanıldığı VR gözlükleri hayli ağır. Fakat kendi ekranlarını kullanan gözlükler çok daha küçülecek ve hafifleyecektir. Bu konuda yapılan çalışmalar normal bir gözlük ya da Black Mirror dizisindeki gibi kontak lens biçimli görüntüyü doğrudan retinaya aktarım yapan VR gözlük tasarımları üzerine devam etmektedir.Tüm insanlığın yaşam tarzını değiştirecek bu gözlük ya da kontak lensler, diğer tüm televizyon, kitap, gazete, sinema ve reklam gibi dijital medya ürünlerinin her an ve her yerde izlenmesini kolaylaştıracağı için teknolojik bir devrim sayılabilir.
Şu an bilim dünyası sanal gerçeklik teknolojilerinin gelişimini sadece olumlu yönleriyle değil, bazı olumsuz sosyal ve psikolojik yan etkileriyle de tartışıyor. Olayın ahlaki boyutunun olumsuz etkileri sosyolog, psikolog hatta din adamlarını da ikiye bölmüş durumda. Yetişkinler için cinsel içerikli VR ürünleri, özel hayat ve aile kavramlarının sorgulanmasına da neden olurken sosyolog, psikolog ve din adamlarının sanal gerçekliğe yaklaşımları da bu açıdan olumsuz olabilir. Çünkü VR teknolojisi ve içerik üreticilerinin en büyük kazanç alanlarından biri olarak gördükleri yetişkinlere yönelik cinsel içerikli VR uygulamaları şimdiden yapımcıların iştahını kabartırken, tartışma konusu da oluyor. Bu tip uygulamaların halihazırda bulunan cinsel içerikli ve online flört uygulamalarının ötesine geçmesi bekleniyor.
Birçok insan sanal gerçekliğin özel hayata etkisinin korkutucu olacağını düşünse de farklı görüşte olanlar yok değil. Portsmouth Üniversitesi’nde medya üzerine çalışmalar yapan ve bu konuda bir makale yazan Dr. Trudy Barber bunun o kadar da kötü bir düşünce olmadığı fikrinde. Barber, sanal gerçeklikte ilişki denince akla fetiş dünyasının geldiğini, ancak sanal gerçekliğin bize insani yönlerimizi hatırlatması sayesine daha romantik olabileceğini belirtmiş. Sanal gerçeklik ortamında başlayan bir aşkın çok sahici olabileceğini söyleyen Barber, «Sanal gerçeklik, hayalet bedenler içindeki iki bedeni bir araya getiriyor, ancak pozitif bir şekilde insan olmanın ne demek olduğunu sorgulamamızı ve diğerleriyle ilişkideyken nasıl bir benliğimiz olduğunu anlamamızı sağlayabilir” şeklinde ilginç bir yorum yaparak öngörüde bulunuyor.
Yazı dizimizin ilkinde bahsettiğimiz Her filmindeki gibi, insanların sanal bir kişiye aşık olmaları, hatta onunla cinsel ilişkiye girmeleri olası. Bence bu olasılık bireylerin ve toplumların ruh sağlıklarını etkileyeceği gibi ahlak ve evlilik gibi kavramların yeniden sorgulanmasına sebep olacaktır. Belki de dijital aldatmalar, sanal fuhuş ve sanal genelevler geleceğin sıradan olguları haline gelecek.
Sanal gerçeklik teknolojilerinin gelişmesiyle olumsuz olarak etkilenecek olan gerçeklik algısı, insanların yaşadığımız dünya gerçeğini sanal gerçeklik ortamlarında aramalarına neden olacaktır. Böylelikle dünya gerçeğiyle sanal gerçekliğin oluşturduğu algı ve kabullenme yer değiştirecektir. Sonuçta dünya gerçeğini kabul eden insanlar Platon’un mağara alegorisindeki zincirleriyle duvara yansıyan gölgeleri izlemeye devam eden diğerlerini kendi gerçekliklerine inanmaya ikna etmeye çabalayacaklardır. Böylece oluşan kargaşa yine gerçekliğin sorgulanması olacak, hatta sanal gerçeklik kimileri için gelecekte bir zihin kontrol yöntemi olarak çok büyük bir tehlike yaratacak.
Platon’un mağara alegorisi
Diğer taraftan sanal gerçeklikliğin yarattığı yapay algı biçimleri gerçek dünya algısının da yavaş yavaş bozulmasına neden olacaktır. Bu belirsizlikte insan ilişkileri daha da bozulacak, hatta yüz yüze konuşamayan birbirine dokunamayan bireylerden oluşan yeni bir iletişimsizlik biçiminin oluşacağı da öngörülebilir. Şimdiden sanal gerçeklik ve benzeri teknolojilerin yakın gelecekte insanların kişiliklerini ve ruh hâllerini nasıl tahrip edebileceğiyle ilgili ipuçlarını hatta uyarıları görebiliriz. Bu tahribatın öncelikle şekli nasıl olursa olsun VR gözlüğü bağımlılığı olarak kendini göstereceğini, kamuya açık yerlerde bile birçok kişinin bu gözlüklerin yarattığı sanal gerçeğe dalarak kendini gerçek dünyadan soyutlayacağını böylelikle zaten var olan ekran ve medya bağımlılığının sanal gerçeklik teknolojisiyle endişe verecek boyutlara ulaşacağını sanıyorum. Bir sözlük yazarı olarak şimdiden böyle tiplere verilecek isim hakkında bir önermede bulunayım, “sagemani”. Sanal gerçeklik ortamında kendini bu dünyadan soyutlamışlara sanal gerçeklik hastası anlamında sagemani diyebiliriz. Bir düşünsenize metroda yanınızda oturan bir sagemani nin ve vr gözlüğüyle sanal alemde kavga ettiğini ya da karşı cinsle bir muhabbeti olduğunu.....
Ekran ve medya bağımlılığı bilimsel araştırma ve kongrelere konu olurken bilim insanları, teknolojinin yerlileri olarak adlandırılan çocukların ve gençlerin yeni teknolojilerden nasıl etkileneceğini araştırıyorlar. Dijital medya içeriklerine kolayca ulaşabilen çocukların ve gençlerin ruhsal gelişimlerinde içe kapanıklık, sosyal ilişkilerindeki olumsuzluklar şimdiden kaygı verici boyuta ulaşmış durumda. Sanal gerçekliğin çocuklar ve gençler üzerindeki etkilerinin yetişkinlere göre daha da yoğun olacağı düşünülmektedir. Ayrıca daha da tehlikelisi iktidarlar, sermaye sahipleri ve diğer güç odakları tarafından, özellikle çocuk ve gençlerin bir tür hipnotize edilerek zihinlerinin kontrol edilebilmesinin altyapısı bu yeni teknolojilerle daha da olası ve kolay görünüyor.
Yakın gelecekte sanal gerçeklik içerikleri insanların gerçek hayatı daha çok sorgulamalarına neden olacak kadar gerçekçi olacaktır. Fiziksel ve dijital dünyanın arasındaki sınırların kalkarak ikisinin iç içe girdiği ortamı ifade eden “Fijital” (Phygital) terimi physical ve dijital kelimelerinden türetilmiş yeni bir kavramdır. Fijital gelecekte sanal gerçeklikle birlikte en çok duyacağımız kavramlardan biri olacak.
Özellikle televizyon yapımlarının tanınıtımı, reklamı konusunda dünyaca ünlü World Screen Magazine dergisini takip etmeye çalışıyorum ve görüyorum ki şimiden VR ve AR içerikli birçok prodüksiyon dünya piyasasına girmiş durumda. Özellikle eğlence, belgesel ve eğitim kanalları arayış içindeler ki yakın gelecekte bu iki konuda VR içeriklerin artacağını düşünüyorum. HTC Vive proje başkanı Rikard Steiber’ in World Screen mayıs sayısında yayınlanan açıklamalarında VR teknolojilerinin henüz erken dönemde olduğunu, yapımcı ve yönetmenlere farklı, yeni bir hikaye anlatım tekniği sunduğunu belirtirek bunun bir fırsat olabileceğini de ekliyor.
Bu alanın ekonomik büyüklüğünü görmek için yapılan araştırmalara göre sanal ve artırılmış gerçeklik üzerine yapılan harcamalar 2016’da 6.1 milyar dolar iken bu yıl %130.5 artarak 13.9 milyar dolara, 2020’de ise bu rakamın 143.3 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Yapay zeka ve öğrenen makine teknolojisiyle birleşecek sanal gerçekliğin ne boyutlara ulaşacağını tahayyül etmekte zorlanıyorum. Muhtemelen kendi kendine öğrenen makinaların yarattığı VR uygulamaları dünyada üretilen tüm verileri kullanarak sonsuz büyüyen içerikleri yaratacaklar. Ayrıca bir de buna gelişen robot teknolojisini de ekleyin, bu durum bizleri çok kısa bir zaman sonra tüm gerçekliği ve yaşamı sorgulayacak hatta insan varlığına tehdit oluşturacak kadar ileri bir ortama çekebilir.
Kısa bir süre önce dünyayı etkileyecek önemli bir teknoloji haberi çok dikkat çekici hatta bir anlamda ürkütücüydü. Habere göre Facebook tasarımcıları geliştirdikleri iki yapay zeka sohbet robotunun (chatbot) kendi aralarında sadece kendilerinin anladığı yabancı bir dil konuşarak iletişim kurduklarını fark etmişler. Tasarımcılar bu robotları insanlarla sohbet etmeleri için tasarladıklarını ama bu akıllı robotlarının insana benzer şekilde kendi aralarında anlaşmayı öğrendiklerini görünce paniklemişler ve bu nedenle de robotları kapatmayı uygun görmüşler. Evet tahmin etmek zor değil bu robotlar sanal ortamda arkamızdan dedikodumuzu bile yaparlar.
Dijital çağda algılama biçimleri yeni mecralara doğru yol alırken, gerçeklik algısı değişen insanlık için, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Belki de gün gelecek sabah yanağımıza bir öpücük kondurarak uyandırırken “ gerçek dünyaya hoşgeldin “ diyen birinin gerçek olup olmadığını anlamak için kendimizi çimdikleyeceğiz....aman dikkat ben dırdır vırvır çekemem deyip sadık, sanal bir sevgili aramaya kalkmayın, her filmindeki gibi o ilişkiler de kendi gerçekliği içinde sanal boynuzlar yaşatabilir !
Benden söylemesi hoşçakalın gerçekliğe sadık kalın....